Çocuklara Ankara’nın tarihi dokusunu bu yapısını anlatıyorsunuz. Bu anlatımları nerede yapıyorsunuz hocam?

Bu bir proje. Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne buradan teşekkür etmek lazım. Bütün bu olanakları sağladı. Biz ÇEKÜL Vakfı Ankara Temsilciliği, Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanlığı ve Tohumluk Vakfı ile birlikte bunu yapıyoruz.

9-11 yaş grubuna toplamda şu ana kadar 350-400'e yakın öğrenciye bu eğitimi verdik. Önce kaleden başlıyoruz Ankara Kalesi'nden. İlkokul çağındaki çocuklar bunlar.

Ankara Kalesi'ndeki önce Ankara Kalesi'ni anlatıyoruz. O dönemin Ankara Kalesi. Ankara'yı anlatıyoruz. Sonra geleneksel evleri anlatıyoruz. Geleneksel evlerdeki cumbaları, cumbalardaki yaşam biçimini, yukarıdaki cihannümayı, ahşap tavanları, ahşap döşemeleri, eli böğründeleri. Çocukların zaten en çok hoşuna giden eli böğründeler.

İlginç kelimeler oluyor. Bir de koçbaşı, bir de giyotin pencere. Hocam ne demek giyotin pencere? Giyotin çok hoşlarına gidiyor. Orada örnekleri de gösteriyor. Pencere böyle yukarı çıkıyor, aşağı iniyor. Bu da giyotin deniyor. Bize bir daha gösterir misiniz diye. Bir de şeyi çok seviyorlar.

Geleneksel Ankara evlerinde bizim cihannümanın yeri çok farklıdır. En tepede, en güzel yerde, en güzel manzarayı görür, en güzel yerlere bakar. Ebeveynin yani annenin, babanın oturduğu, keyfini çıkardığı, kahve içtiği, yemeğini yediği ve dinlendiği bir mekandır. En çok örneğini Beypazarı'nda görürüz.

Peki Ankara yapıları daha sonra nasıl şekilleniyor?

Şimdi temelde taşla başlıyor. Taşın üstüne biraz önce söylediğimiz ahşap çatkı var. Ahşap çatkıların arasında kerpiç dolgu var.

Kerpiç dolgunun üzerinde ahşap döşemeler. Ahşap döşemenin altında ahşap kaplama yani bildiğimiz tavan kaplaması var. Döşemenin üstünde de yine ahşap kaplama var.

Üstte ahşap tavanda çatı, ahşap çatıyla sonlanıyor. Bazılarında ise cihannüma bulunuyor.

Ama birinci kattan başlayarak cumba yapılır. Sokağa bakan cephesinde mutlaka çıkması ve cumbası vardır. Pencereleri giyotin pencerelerdir. Birinci katta sofa vardır. Bu evlerimizin en önündeki mekanı sofadır. Sofa en ortadadır. Ona açılan odalarda soba yanar, yemek orada yenilir, orada dinlenilir. Bazen orada bile yatılır. Yatak bölümü vardır sofada onlar da ve taht bölümü vardır. Orada da oturulur, keyif çatılır, kahve içilir. Bunlar Ankara'daki evlerimizin büyük çoğunluğu iç sofalı plan tipi diyoruz.

Sofanın birkaç tane plan tipi var. İç sofalı, dış sofalı, orta sofalı. Bu iç sofalı plan tipi burada daha çok kullanılmış ama bu yörenin çoğunu da zaten kullanılmış.

Bolu'da da böyle, Mudurnu’da, Gölcük'te, Beypazarı'nda, Kastamonu'da daha çok iç sofalı plan tipi kullanılmış ahşap çatılar vardır.

Buraları ortaya çıkaran ustaların ayırt edici özellikleri var mı ve bunları görebiliyor muyuz?

Yani daha çok çıkmalarda bunlar belli oluyor. Çıkma altlarındaki ahşapların yapılışında, süslemelerinde. Bir de tavan göbeklerinde bunlar biraz ayırt ediliyor.

Mesela sofanın tavanı, tavandaki ahşap göbeği onun da şekiller, desenler, süslemeler ustalarla ortaya çıkıyor. Bazen ustalar ben Anadolu'da birbirine benzeyen çok evlerde gördüm. Mesela Tosya'da bir evin aynısını Çorum'un bir ilçesinde gördüm.

Hatta şaşırmıştım. Sonradan hep öğreniyoruz ki etkileşim çok fazla zaten. Usta bir yerde bir şey yapıyor.

Arkadaşı da gidiyor belki o güzel yapıyı biraz daha değiştirerek yapıyor. Genellikle ustaların maharetleriyle bu yapılar sonlanıyor.

Biz programı üretirken kullandığımız görsellerle de Ankara'ya, Ankara'nın geleneksel mimarisine ilişkin birkaç mesaj da vermişizdir diye düşünüyorum. Son cümleleriniz neler olabilir?

Son cümlelerimiz bu geleneksel evlerimizi, geleneksel yapılarımızı korumamız lazım. Bütün amacımız bu zaten. Bizim çalışmamızın da amacı bu. Bu kitaplarımızın amacı bu. Aynı zamanda gazetelere de birazcık bu geleneksel yapıları yazmaya çalışıyoruz. Halkın okuyabileceği tarzda. Geleneksel yapılarımızı korumamız lazım, tanıtmamız lazım. Gelecek kuşaklara aktarılması için mutlaka bunlar şart. Zaten onlarca sebepten dolayı yıkılıyor çoğu.

Ranta kurban gidiyor yapılarımızın büyük çoğunluğu. Kala kala elimizde çok az yapı kalmış. Bunları da korumamız lazım. Gelecek kuşaklara aktarmamız lazım.

Röportajın video hali için tıklayınız…

https://www.youtube.com/watch?v=cEihx4R25Mc