Zafer Gazetesi’nde 4. senem doldu. Bu köşe benim için Marcel Proust’un dediği gibi, “gerçek hayatlarımızda bulamadığımız...
Zafer Gazetesi’nde 4. senem doldu. Bu köşe benim için Marcel Proust’un dediği gibi, “gerçek hayatlarımızda bulamadığımız özgürce kendini ifade ve daha derin bir gerçeklik” sunan bir vaha gibi. Her zaman yardımcı ve her zaman yapıcı olan Yazı İşleri Müdürüm Sayın Umut Karakülah’a ve gazete sahiplerine çok teşekkür ederim.
Seçimler bitti, yeni kabine bile açıkladı. Milli iradenin uygun gördüğü şekliyle yeni dönem başladı. Ben bir değişikliğin iyi geleceğine inananlardan ve masayı hiç te tuhaf bulmayanlardandım. O masaya baktığım zaman bizi, yani Türkiye Cumhuriyeti toplumunu görüyordum; her şeyimizden vardı masada: Türk-Kürt, Sünni-Alevi, Sakin-Sinirli, Uzlaşmacı-Dominant, Mutaassıp-Seküler gibi farklı karakterde bir dolu unsur vardı. Bu çeşniye rağmen değişiklik olmadı, halkımız 21 yıllık iktidar ile devam etmeye karar verdi, hayırlı olsun.
Seçimler esnasında “Olmadı” dediğimiz başka türden şeyler de yaşandı. Mesela içlerinde benim de arkadaşlarımın olduğu bazı kişiler, deprem bölgelerinde sandıklardan tulum AKP çıkınca “Bundan sonra depremzedelere yardım yaparken bir daha düşüneceğim.” deyiverdiler. Ben de bu tür insanlarla arkadaşlığımı sürdürmeyi bir daha düşüneceğim. Verdiği oy nedeniyle deprem gibi korkunç bir silleden mağdur olmuş insanlara yaptığımız maddi yardımı kesme hakkını kendimizde buluyorsak yardım değil borç vermişiz demektir, bu söylemler hiç olmadı. Deprem bölgesindeki halkımız hakkında tuhaf, çirkin, elitist söylemler yükseldi ve bu sıfatlar hiç ama hiç olmadı.
İkinci seçimden sonra sokaklarda binlerce kutlama mermisi atıldı. Bu mermilerden ölenler oldu, 75 yaşında bir vatandaşımız elinde silahı patlayıp hayatını kaybetti, bir İyi Partili bıçaklanarak öldürüldü. Bunlar hiç olmadı.
Bizim sitede iki seçimde de sandıktan Kılıçdaroğlu çıkmıştı, 2. Seçimin sonuçları açıklanınca bir minibüs dolusu genç siteye daldı, “Ya Allah, Bismillah, Allah-u Ekber” diye bağırarak birkaç tur atıp gittiler. Biz sandıklarda dinimizi korumak için savaş mı verdik? Elin Hristiyan’ı ülkemize gelip dinimizi yasaklamaya çalıştı ve ona karşı vatanı savunduk ta haberimiz mi yok? 13. Cumhurbaşkanımıza yapılan coşkulu kutlamaları elbette ki anlarız ve saygımız sonsuzdur ama sitemizin içinde atılan sloganların sahipleri fanatizm denilen en tehlikeli toplumsal olgunun esirleridir. O sloganlar hiç olmadı.
Seçim gecesi hem Anadolu Ajansı hem Anka gerçek oranları vermediler. Benim gibi bilgisayar başına oturup her iki ajansın internet sitelerinden gözünü deri topu iki saat ayırmayan herkesin fark edebileceği üzere maalesef bu iki haber ajansımız da açılan sandık sayısı %90 seviyesini geçene kadar manipülatif oranlar verdiler. Hani biz Türkler konuştuğumuzun yarısının yalan olmasına alışık ve bu özelliğimizle barışık bir toplum olmasak, seçimde bir adayın oylarının bir ajansta iki saatte bu kadar düşmesinin, diğerinde aynı hızla yükselmesinin mahkemesi bile yıllarca sürerdi, ama seçim gecesinin sonunda hiç kimse Anka’nın veya Anadolu Ajansının ancak en sonda doğru oranları veren yaklaşımını dert etmedi. Fakat en büyük iki haber ajansımızın bu tarzı hiç olmadı.
Görünen o ki başımıza gelen onca şeyden sonra bile halkımız hala Tayyip Erdoğan’dan başkasına güvenemiyor. Ne yaşarsak yaşayalım en çok ona inanıyor. “Bu ülkeye komünizmin gelmesi gerekiyorsa bile Tayyip Erdoğan getirsin” diye düşünüyorlar. 21 yıllık kesintisiz bir iktidar süresinden sonra da %52 ile sandıktan çıkması, halkımızın onu samimi ve inandırıcı bulduğunu gösteriyor. Zira bizim toplumumuz için güven her şeydir ve her şeyden öncedir. Biz sevmesek bile güvenmek isteriz. Yüzyıllar boyunca o kadar dert çektik ve öyle acıların altında yalnız kaldık ki bize sevgiden, saygıdan, ilgiden önce güven verilmesi lazım. Ben 2. seçimde AKP’nin çok sıkı çalıştığını gördüm. Seçmenlerini toplayıp sandıklara götürdüler, ömründe hiç sandığa gitmemiş burka türü kıyafetli kadınlar belki hayatlarında ilk defa oy kullandılar. Toplumun en tutucu kesimi bile eksiksiz biçimde sandıklara getirildi, bir tek oyun bile peşine düştüler.
Ekonomi, dolar, avro, altın, faiz, cari açık için herkes günlerdir yazıp çiziyor zaten. Biz hayattan beklentisi her daim daha az güruh olarak; sosyal kavramların iyileşeceğini, ayrışmanın azalacağı, daha barışık ve sakin, kadın ve çocuk haklarının iyi yönde ivmeleneceği bir 5 yıl bekliyoruz yeni hükümet ve kabineden.