Kadınları medyada nasıl görüyoruz? Daha doğrusu, görmek istediklerimiz mi yoksa bize gösterilenler mi var?
Televizyonu açıyorum, gazetelere bakıyorum, sosyal medyada gezinirken bile aynı şey: Kadın ya mağdur ya da “güzel.” Güçlü, akıllı, kendi ayakları üzerinde duran kadınlar ise ya arka planda ya da bir “istisna” olarak sunuluyor. Neden?
Kadınlar ya kurban ya süs eşyası
Haberlerde kadının adı en çok nasıl geçiyor, fark ettiniz mi? Ya şiddete uğradığında ya da “yılın güzeli” seçildiğinde. Bir cinayet haberi duyduğumuzda bile “mini etek giymişti, gece dışardaydı” gibi iğrenç imalar eksik olmuyor. Öte yandan reklamlara bakın: Kadın hep “bakımlı” olmak zorunda, hep “zarif” olmalı, ama asla çok güçlü görünmemeli!
Kadın hikâyeleri neden eksik?
Dizilere, filmlere bakalım. Başrol erkek, kadın ise ona destek olan “sevgili” ya da “anne.” Kadın merkezli hikâyeler anlatılınca bile genellikle bir erkeğin bakış açısından gösteriliyor. Kadının hikâyesini gerçekten bir kadın mı anlatıyor, yoksa onu erkekler mi yazıyor?
Medya değişebilir mi?
Tabii ki değişebilir, ama bu kolay olmayacak. Daha fazla kadın gazeteci, senarist, yönetmen, editör olmalı. Kadın hikâyeleri kadınların gözünden anlatılmalı. Erkek egemen bakış açısından sıyrılmadıkça, medya kadınları ya kurban ya da süs eşyası olarak göstermeye devam edecek.
Peki biz ne yapabiliriz? Medyada gördüklerimizi sorgulamak, kadın hikâyelerini desteklemek, kadınların sesini yükseltmek... Çünkü gerçek kadınlar, medyanın bize sunduğundan çok daha fazlası. Ve bunu anlatmak için illa bir “istisna” olmamıza gerek yok!