Kentsel dönüşüm kısaca kentin bir bölgesindeki fiziksel ve sosyal yapını yenilenmesi süreci olarak tanımlanabilir. Kentsel dönüşüm ile genellikle esk veya yıpranmış kent parçalarının çağdaş, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir çevreye dönüştürülmesi hedeflenmektedir (Uzun, 2023). Bu bağlamda kentsel dönüşümün en önemli unsurlarından bir tanesi projelerin nasıl finanse edileceği konusudur. Kamu kaynakları tüketilmeden, kendi içinde yapım döngüsünü oluşturabilen projeler bu sebeple daha fazla başarıyla hayata geçirebilirler. Finansal kurgusu eksiklikler içeren bir kentsel dönüşüm projesi, taraflara istenilen anlamda yarar sağlayamaz ve fiziki gerçekleşme bakımından aksaklıklara, gecikmelere yol açar. Kentsel dönüşüm projelerinin fizibiliteleri yalnızca finansal boyutta ele alınamaz. Bu türden projelerin siyasi fizibiliteleri de önemlidir. Projelere isteklilikle katılım gösteren hak sahiplerinin sayısı, önemli bir fizibilite parametresidir. Hak sahiplerinin tamamıyla "olur" dediği projelerin önü açıktır, teknik ve finansal eksiklikler varsa bile proje sürecinde giderilebilir. Özellikle ekolojik projeler doğaya yaklaşan çevreci projeler her geçen gün daha da geçerlilik kazanmaktadır. Buna karşın, hak sahiplerinin tereddüt gösterdiği, imtina ettiği projeler, teknik ve finansal açıdan ne kadar doğru görünürse görünsün, başarılı olamazlar. Buna göre, yerel yönetimler yaratıcı yaklaşımlarla, gerekirse empati yaparak doğru bir modeli oluşturmalıdırlar. Bu süreç içinde doğal ve kültürel çevre dinamiklerinin birbirlerini karşılıklı olarak etkileşim içine soktuğu "kentsel ekoloji” kavramı sürdürülebilir kentsel gelişme bağlamında önemli bir modeli göstermektedir (Karakurt Tosun, 2017).
Bu anlamda 1990'lı yıllardan itibaren öne çıkan kentsel dönüşüm projelerinin bileşenleri; siyasi, hukuki, teknik, finansal, çevre ve sosyal parametrelerdir. Bu parametrelerden hangisinin daha fazla ağırlık kazanacağı, projeden projeye değişir. Özellikle farklı "kentsel değişim modelleri" bu soruların cevaplarının verilmesinde önemli rol üstlenmektedir (Yaman ve Şahinbaş, 2017). Ancak her şeye rağmen kentsel dönüşüm projeleri öncelikle siyasi projelerdir. Nitekim Lefebvre'ye göre mekân, stratejik ve politiktir. Bu bağlamda siyasi fizibilite, dönüşüm alanı ilan edilmesi belediye meclisine, yani onu oluşturan siyasi finansal fizibiliteden çok daha önemli olmaktadır. Öncelikle, bir yerin kentsel parti mensuplarına bırakılmıştır. Belediye meclisleri de çoğunlukla belediye başkanının isteği doğrultusunda hareket etme eğilimindedirler. Hiçbir kentsel dönüşüm projesinin, belediye başkanı inisiyatifi veya bilgisi dışında gelişmesine olanak yoktur. Seçmenler tarafından da bu durum böyle algılanmaktadır. Aslında bu projelerin "siyasi" olması, bir bakıma sigorta fonksiyonu gibi çalışmaktadır. Belediye başkanı, hak sahiplerini memnun etmeyecek veya istenmeyen sonuçlar alınacak bir kentsel dönüşüm projesine kalkıştığında, bunun bedelini seçim zamanı sandıkta ödeyecektir. Buna göre hiçbir belediye başkanının veya yerel yönetimin, "dayatma yoluyla", hak sahiplerinin/seçmenlerin istemediği bir projeyi oluşturup ortaya koyması mümkün değildir. Bu, medyada sıkça rastlandığı şekliyle "rant uğruna" veya "belli müteahhitlere iş bulma" adına yapılamaz. Dolayısıyla kentsel dönüşüm projeleri doğrudan doğruya halkı ilgilendiren bir meseledir. Yetkilerini kötüye kullanmaya hazır bir belediye başkanı bile, bunu kentsel dönüşüm söz konusu olduğunda uygulayamaz. Yerel yönetimin siyasi gücü son derece önemlidir. Kentsel dönüşüm gibi uzun soluklu ve karmaşık bir süreci, siyaseten güçlü ve kararlı belediye başkanları uygulayabilir.
Kentsel dönüşüm ile elde edilmek istenen çevre, mümkün olduğu kadar standartları en yüksek seviyede olan bir çevredir. Kentsel dönüşüm, bir kentsel alanı yeni baştan üretmek için bulunmaz bir fırsattır. O yüzden literatürde, kentsel yenilemeden kentsel soylulaştırmaya kadar pek çok dinamiği ihtiva etmektedir (Keleş, 2019; Keleş, 2022). Tabii ki, yeşil alanlarıyla, kentsel servis öğeleriyle, konut dokusu ve ticaret yapılarıyla birlikte, bütüncül ve mümkün olan en kaliteli çevreyi üretmek başlıca hedeftir. Ancak hızlı kentleşmenin çevreye olan olumsuz etkilerinin yanında kentsel dönüşüm projelerinde de çevreye olan olumsuz etkiler göz ardı edilmemelidir. Özellikle farklı erkler (kamu, yerel yönetimler, şirketler, vb.) yanlış ya da alelacele yapılan yanlış kentsel planlamalar ciddi çevre sorunlarını doğurabilmektedir (Keleş, 2019). Dar veya orta gelirliler için, salt barınmaya yeterli bir kentsel dönüşüm projesi üretmek, ilerinin kentsel çöküntü alanlarını üretmek demektir. Hedef, en üst standartlarda üretilen bir kentsel dönüşüm projesinde, hak sahibi olan dar gelirlileri de proje paydaşı yapabilmektir.
Kaynak:Çevre ve Toplum Endişe de var,Umut da.
Turgut Gümüşoğlu Taner Topçu Eğitim Yayınevi
Mayıs 2024