Şu kadarını ifade etmek gerekir ki, rant, kentsel dönüşüm için şart değildir. Dönüşme ihtiyacı kesinleşmiş bir kentsel alan, gerektiğinde kamu kaynağı ile de dönüşüme konu olabilir ancak, kamu ekonomisi açısından bu iyi birşey değildir. İdareler bu işlemi, kendiliğinden rant üretecek projelere kıyasla daha zor gerçekleştirirler. Temel anlayış, kamu kaynaklarının tüketilmemesi olmalıdır. Rantı olmayan projeler, kamu kaynakları ile finanse edilmek durumundadırlar. Rant sağlamayan bir kentsel dönüşüm projesi de, kamusal kaynakla finanse edilecek, dolayısıyla kamunun zaten kıt olan finansal kaynaklarını büyük ölçüde eritecektir. Bu yolla kentlerimizin iyileştirilebilmesi, tekrar edilebilir bir işlem olamaz.

Dikmen, örneğin, Ankara'nın değer haritası üzerinde iyi bir yerde bulunduğundan istenen anlamda rant sağlanmış, özellikle 2. ve 3. etap kendi kendini finanse edebilmiştir. Bu sayede de 4 ve 5. etapları projelendirmek mümkün görünmüştür.

Dikmen, kuşkusuz dönüşüm ihtiyacı olan bir gecekondu bölgesiyken, şimdiki haline dönüştürülmüştür. Yalnızca rant elde edilsin yaklaşımıyla proje dayatılmamıştır. Haksahiplerinin çok büyük bir bölümü, zaten istenmeyen koşullarda yaşadıklarını kendileri doğrulamış, projeyi bu bakımdan istemişlerdir.

Bu şansa sahip olamayan kentler de vardır. Ankara'nın komşularından Çankırı gibi. TOKİ'nin büyük bir özveriyle, Çankırı şehir merkezinde yürütmeye çalıştığı " Yeni Merkez" kentsel dönüşüm projesi, bu kentteki sermaye birikimi eksikliğinin, ranta zaten şans vermediğini göstermiştir. En düşük fiyatlarla imal edilip bir de ayrıca sübvanse edilen konutlar dahi yeterince alıcı bulamamaktadır. Bu da Çankırı gibi nispeten az gelişmiş kentlerin durumunu, "keşke rant olsa da proje rahatlıkla gerçekleştirilse" yorumuyla ortaya koymaktadır.