İmar planları ile yapılan düzenlemeler sonucunda betonlaşmanın fazlalaşması ile rant ortaya çıktığı yönündeki eleştiriler de çok yoğun bir şekilde medyada ve yazında yer almaktadır. Aslında, imar planı yapmak, mevcut plan üzerinde revizyon yapmak, plan sınırı belirlemek gibi kente yapılan her türlü müdahale, ister istemez rantı da beraberinde getirir. Bir yeşil alan, bir park yapılması kararı, mutemelen bu eleştirileri yapanların destekleyeceği bir imar hareketidir. Peki, park, yeşil alan veya su yüzeyi oluşturmak rantı sıfırlar mı? Tam üzerine isabet ettiği parselin rantını elbette sıfıra indirir ancak bu defa da, tam sınır komşusu olan parsellerin rantının tavan yapmasına neden olur. Buna göre, inşaat haklarını azaltıp, yeşil alanları çoğaltmak herkesin tercih edeceği birşey olsa da, rantı çok daha fazla artırabilir. Bu tartışmadan amaç, elbette yeşil alan üretilmemesini savunmak değildir, tersine, bu kadar doğal ve çevre dostu bir imar olayının da ranti tetikleyeceğini ve bunun da normal karşılanması gerektiğini göstermektir.
Her türlü imar değişikliği, rant değişikliğini de beraberinde getirir. Okul, cami, yol, park gibi her türlü imar öğesi, çevre parsellerin değer değişimine, genellikle rant artışına neden olur. Dolayısıyla, ranttan bahsetmek için yalnızca kat adedi fazlalaşmasına gerek yoktur.
Bu konuyla ilgili olarak Prof Dr. İlhan Tekeli'nin şu görüşünü de eklemek gerekir: "Bir tarımsal toprağın kentsel arsa haline dönüşmesi O'nun değerinin yüzlerce kat artmasına neden olur. Bunu sağlayan nüfus artışı hızı, kentleşmedir, yani toplumdur. Ayrıca arsanın değeri sürekli olarak da artmaktadır. Mülkiyet haksız değer edinme aracı olmaktan arındırılmalıdır. Aksi takdirde mülkiyet sahibi sürekli olarak bu değere el koyma güdüsü içinde olacak, o nedenle de sürekli olarak plan dışı kalma yollarının üretilmesi arayışında bulunacaktır. Arsa mülkiyeti nedeniyle yaratılan değere haksız olarak el koyma durumu ortadan kaldırılmadan planlar başarılı olamaz. Arsa mülkiyetinin toplumun yarattığı değere haksız biçimde el koymasını önlemek için üç seçenek bulunmaktadır. Bunlardan birincisi değer artışının tam olarak vergilendirilmesidir. İkincisi, yapılaşma izninin kamunun hakkı olarak görülmesi ve alınmasıdır. Üçüncüsü ise, kent toprağının tümüyle kamulaştırılması ve kullanıcıya uzun süreleri için kiralanmasıdır. İlhan Tekeli'ye göre "her halde de bu kaynaklarının bir fonda toplanmasında, imar kararları nedeniyle kayba uğrayan düşük gelirli grupların yaşam standartlarının yükseltilmesinde kullanılması" olanaktır."
1 Prof. Dr. İlhan Tekeli, Kent Planlaması Konuşmaları, TMMOB Mimarlar Odası, Ankara, 1991