Ben aslında bu binlerce fotoğraftan oluşan, belge ve bilgiden oluşan koleksiyonunuzla ilgili olarak da konuşmak istiyorum...
Ben şimdi okumayı çok seviyorum. Zaten işin temeli okumadan geliyor. Okumayı çok sevdiğim için mesela Sabancı'yı, Koç'u falan hepsini okuduğum zaman onlar diyor ki insanın kazancının hepsi kendinde kalmamalı.
Yani kazasına, köyüne, vilayetine, ülkesine bir şeyler yapmalı. Ben de buradan yola çıktım. Dedim ki ben de Ankara'ya ne yapabilirim? Kimi çeşme yaptırır, kimi cami yaptırır ben de okumayı çok sevdiğim için başladım kitap almaya. Ondan sonra okuyorum onları, biriktiriyorum falan derken ondan sonra da bir gün baktım Atatürk'ün dua ederken bir fotoğrafı satılıyor. Müzayede de gazetelere ilan vermişler. Gittim ben o fotoğrafı satın aldım. Alınca da bir hanım kız röportaj yaptı benden. Söyleşi yapabilir miyiz diye. Ertesi gün bir baktım bütün gazetelerde Ankaralı bir iş adamı, Dericizade’nin sahibi Atatürk'ün dua eden fotoğrafını satın aldı. Oysa bu imha edilebilirdi. Bunun tabii millet farkına varmıyor. O zaman benimle mücadele edenler, ondan sonra bana teşekkür ettiler.
Bu fotoğraflar bedeli ödenilerek müzayedelerden ya da piyasadan toplandı. Siz iş adamı kimliğinizle dericilikten elde ettiğiniz gelirlerin önemli bir bölümünü de buraya vakfettiniz. Hatta yayın süremizi taşıyoruz ama hemen görüyorum hocam bakın Türk Zaferleri diye Reşat Ekrem Koçu'nun bir kitabı var elimde. Milliyet Yayınları'nın bir numarası. Yani Milliyet Yayınları yayın hayatına bununla başlamış. Yani bu kitabı bu şeyi buna ne denir mecmua mı dergi mi ama formu da farklı. Bunu elimde tutuyor olmak bile heyecanlandırıyor. Burada 15. yılında 15. yılında ulus gazetesinin düzenlediği bir dökümünden bahsediyoruz. Bunlara sahip olmak ve bunları bugüne taşımak büyük ayrıcalık.
Bende bunlar kaybolmasın ondan sonra yırtılmasın edilmesin diye. Hepsini topladım. Gün yüzünde dursun diye. Yüzlerce sergi yaptım. Ankara Atatürk'ün Ankara'ya gelişi, ondan sonra Ankara'nın Başkent oluşu ve Cumhuriyet sergileri. 10 Kasım sergileri. Atatürk'ün hemşerilik beraatı. Ondan sonra ahilik sergisi yaptım. Mesela bu sergiler içinde hepsi birbirinden güzel. Ondan sonra da yine onlarca sergi.
Herkesten ödül aldım. Ankara'ya hizmet ödülü aldım. Ondan sonra bütün fakültelerin hepsinde hemen hemen sergi yaptım. Okulların hepsinde. AVM'lerin hepsinde sergi yaptım. Bir de şimdi yine duramıyorum; rahmetli kaynanam derdi. Onun bir meşhur atasözü vardı. Yavrum derdi, “Keklik kendisi avcıyı çağırır. Kalk kalk diye ötünce avcı da gelir. Alnı şahından vurur” derdi.
Ben de şimdi aynı böyle kalk kalk ediyorum. Gelsin beni bulsunlar. Onları okullara hediye ediyorum. Götürüyorlar orada sergiliyorlar. 5-10 gün sonra bana bir teşekkür belgesi getirip veriyorlar. Tez yazanlar geliyor bana. Ondan sonra sizin gibi araştırmacı yazar, çizer, Ankara'ya hizmetimiz dokunur. Ben şimdi konuşurken diyorum ki Atatürk demiş ne mutlu Türk'üm diyene ben de diyorum ne mutlu Türk'üm diyene. Bir de ilave ediyorum ne mutlu Ankaralıyım diyene.
Röportajın devamı için;
https://www.youtube.com/watch?v=eMEW6brROX4