Organ nakli sadece bir tıbbi operasyon değil, hastalar için umut dolu yeniden doğuş süreci olarak kabul görüyor. Bu sürecin her aşamasında yer alan organ nakli hemşireleri, hastaların hazırlık, operasyon ve iyileşme dönemlerinde aktif görevde yer alıyor. Süreç boyunca hastalarla yakın temas halinde çalışan hemşireler, bu dönemde kurulan bağların zamanla aile ilişkilerine dönüştüğünü dile getiriyor. Nakil sonrası hastalardan gelen 'İdrar çıkışım var mı?', 'Su içebilir miyim?' gibi sorular, hemşirelerin en çok karşılaştığı ifadeler oluyor.
"Bu sözler yaşadıkları zorlu süreci ve umutlarını yansıtıyor"
Mesleği boyunca pek çok olaya tanıklık ettiğini aktaran AÜ Organ Nakli Kliniği'nde 17 yıldır görev yapan Sorumlu Uzman Hemşire Nihal Kiraz (43), "Hastalarımızı ikinci hayatlarına hazırlıyoruz. Ameliyat öncesi dönemde tüm hazırlıkları organize ediyoruz. Ameliyat sonrası tedavi ve bakım sürecini yönetiyoruz. Taburculuk sonrası kontrollerde de yanlarındayız. Bu süreçte bir bağ kuruluyor. Zamanla aile gibi oluyoruz. Ailelerinden çok bizleri görüyorlar. Bu süreçte yanlarında olup destek olmak, onları yeniden hayata bağlamak bizim için büyük mutluluk. Nakil sonrası hastalarımızın bizleri tekrar görmek istemesi, ziyaret etmeleri çok kıymetli. Ameliyat sonrası hastalarımızın ilk sözleri genellikle 'İdrar çıkışım var mı?', 'Artık istediğim kadar su içebilir miyim?' oluyor. Bu sözler, yaşadıkları zorlu süreci ve umutlarını yansıtıyor" dedi.
"Bu nedenle çoğu nakil canlı vericilerden yapılıyor"
Çocuk hastalarla tarif edilemez bağlar kurduklarını söyleyen Kiraz, "Metabolik karaciğer hastalığı olan bir çocuk, nakil öncesinde sadece özel mama yiyordu. Nakil sonrası ilk kez sevdiği yiyecekleri tadabildi. Hayatında hiç çikolata ve yaş pasta yememiş çocuklar var. 'Tadı nasıl?' diye bize soruyorlar. Nakil sonrası bu tadı ilk kez deneyimlediklerinde yanında olmak bizi çok duygulandırıyor. Organ bağışının az olması nedeniyle çocuklarda nakil sayısı oldukça düşük. Bu nedenle çoğu nakil, canlı vericilerden yapılıyor. Çocukların eğitim desteği alamaması, istediklerini yiyememesi, oyun oynayamaması gibi kısıtlamaları var. Ama organ bağışı ile yeniden hayat bulduklarında, onların gözlerindeki sevinç tarif edilemez" diye konuştu.
"Ellerinden bir şey gelmemesi çok acı vericiydi"
Genetik hastalık nedeniyle üç çocuğu da organ bekleyen bir ailenin yaşadığı zorlu süreci anlatan Kiraz, organ bağışının önemine dair, "Organ bağışı bir mucize. Aile, çocuklarına organ vermek istese de doku uymadığı için bağış beklemek zorunda kaldılar. Ellerinden bir şey gelmemesi çok acı vericiydi. Organ bağışlayan aileler, başka hayatlara umut oluyor. Bu, tarif edilemez bir kıymet" dedi.
"u anlar hem onlar hem bizler için çok duygusal oluyor"
2017 yılından bu yana aynı klinikte görev yapan Organ Nakli Hemşiresi Mediha Ekici (30) de "Türkiye'de kadavra bağış oranı düşük olduğu için hastaların çoğu uzun yıllar diyalize bağımlı yaşamak zorunda kalıyor. Haftada iki ya da üç gün diyalize giriyorlar. Buna bağlı olarak sıvı alımı kısıtlanıyor. Su, çay, kahve gibi içecekleri sınırlı tüketebiliyorlar. İdrar çıkışları da çok az oluyor. 25 yıl boyunca diyalize giren bir hastamız vardı. Nakil sonrası idrar çıkışı gün geçtikçe artmaya başladı. Hastalar her damlayı heyecanla sayıyor. 'Hemşire Hanım, bu idrar gerçekten benim mi?' demişti. Bu anlar hem onlar hem bizler için çok duygusal oluyor. İdrar damlamaya başladıkça hastaların gözleri doluyor, bizim de" dedi.
"Taburcu olduklarında bambaşka birine dönüşüyorlar"
Karaciğer nakli sürecinde hastaların fiziksel etkilendiğini belirten Ekici, "Karınlarında asit birikiyor, ciltleri sararıyor. Bazıları yürüyemeyecek durumda. Ama nakil sonrası inanılmaz fiziksel ve ruhsal değişim yaşanıyor. Cilt renkleri düzeliyor, karın şişliği azalıyor. Taburcu olduklarında bambaşka birine dönüşüyorlar. Hastaların nakil öncesinde moral ve motivasyonunu yüksek tutması gerekiyor" diye konuştu.
İrem GÜNEYBAZ/ANTALYA, (DHA)-