RAKAMLARIN SESSİZ TANIKLIĞI: ATATÜRK’ÜN BATI HAYRANLIĞI DEĞİL, ZİHİNSEL PRATİKÇİLİĞİ

Bunca yıldır Atatürk üzerine sayısız yazı kaleme aldım. Onlarca belgesel çektim, “Gizlenenin Peşinde” başlığıyla nice izi sürdüm. Ama bu yazıda işleyeceğim ayrıntı, bana dahi yeni bir pencere açtı. Bir devrimin satır aralarında, sessizce duran bir tercih: Rakamlar.

Atatürk'ü zaman zaman indirgemeci bakışlarla değerlendiren çevrelerin dilinden düşmeyen bir klişe var: "Bizim köklerimizden koptu, Batı hayranlığı onu yönlendirdi." Bu iddiayı, özellikle harf devrimi ve laiklik tartışmalarında sıkça duyarız. Oysa detaylara inildiğinde, bu söylemin ne kadar eksik, ne kadar sığ olduğu hemen anlaşılır. Çünkü Atatürk’ün tercihlerinde temel kıstas ideolojik saplantı değil, aklın, işlevselliğin ve toplumsal yararın rehberliğidir. Ve işte bu gerçeğin en yalın, en suskun tanıklarından biri: Rakamlar.

BİR DEVLETİN RAKAMSAL YENİDEN DOĞUŞU

1928 yılında yapılan harf inkılabıyla birlikte sadece alfabe değişmedi. Eğitimden resmî evraka kadar her alanda kullanılan rakam sistemi de dönüştürüldü. Ancak burada dikkat çeken bir ayrıntı vardı: Atatürk, Arap alfabesini bırakırken Arap rakamlarını da terk etmiş, ama yerine Batı’nın Latin kökenli Romen rakamlarını (I, II, III, IV…) değil, 0'dan 9'a kadar olan Hint-Arap kökenli evrensel rakamları tercih etmişti.

Bu sistem, bugün “Arap rakamları” diye bilinse de aslında Hindistan’da doğmuş, 8. yüzyıldan itibaren Araplar tarafından geliştirilmiş, oradan Avrupa’ya geçmiş ve küresel bir ortak zemin haline gelmiştir. Yani Atatürk, aslında Doğu’nun mirasını, Batı üzerinden rafine hale gelmiş bir biçimde tekrar millete kazandırmıştır.

BİR SEÇİMİN ARDINDAKİ ZİHİN

Peki neden Romen rakamları değil de bu sistem?

Çünkü:

  • Romen rakamlarında sıfır yoktur.
  • Basamaklı işlem yapmak zordur.
  • Hesaplamalar karışık ve eğitim açısından verimsizdir.

Oysa Hint-Arap rakamları:

  • Sıfırı içerir, yani saymanın ontolojik devrimidir.
  • Onluk sistemle uyumludur.
  • Eğitimde kolaylık sağlar, her yaştan insan için erişilebilirdir.
  • Dünyanın büyük kısmında kullanıldığı için evrensel okuryazarlık açısından eşiktir.

Atatürk bu tercihiyle aslında şunu söylüyordu:

“Ben Batı’yı taklit etmiyorum. Uygarlık ortak aklıdır, ben onu seçiyorum.”

KÖKTEN KOPUŞ DEĞİL, KÖKÜN BİLİNÇLİ YENİDEN KURULUŞU

Bugün bazı kesimlerin Atatürk’ü “köklerinden kopmakla” suçlaması, bu detay göz önünde bulundurulduğunda anlamını yitiriyor. Çünkü Atatürk, kökleri değil, eski kalıpları terk etti. Kök, akıl ve bilgi ise onları daha sağlam bir zemine taşıdı.

Kendisine “Batı hayranı” diyenlere cevabı, bir mühendis titizliğiyle verdi:
Romen rakamı yerine sıfırı seçti.
Görünmeyeni görünür kıldı.

BİR SIFIRIN GÖLGESİNDE

Eğer bir gün devrimlerin niyetini anlamak için bir simge seçilecekse, belki de en güçlü aday sıfırdır. Sessizdir. Ama bulunduğu yere göre sayının anlamını değiştirir. Tıpkı Atatürk gibi.

Gizlenenin peşinde, bu kez bir harf değil, bir rakam vardı.
Ve o rakam, bize çok şey fısıldıyordu.