Ulus’ta, ağırbaşlılığıyla hâlâ zamana meydan okuyan eski bir bina vardır. Bir zamanlar Sümerbank’ın genel müdürlüğüydü bu yapı. Şimdi ise yeni bir neslin adımlarıyla yankılanıyor koridorları. Ama giriş kapısından içeri giren herkesin gözleri önce bir noktaya takılır: Sessizce, dimdik ve derin düşüncelere dalmış gibi oturan Atatürk heykeline.
Bu heykel, belki de oturan pozisyonda yapılmış en etkileyici Atatürk tasvirlerinden biri. Bronzdan yapılmış, vakur ve sade. Ne abartılı bir ihtişam, ne de gösterişli bir sunum... Yalnızca liderliğin, düşüncenin ve halkla iç içe olmanın simgesi olan bir duruş.
Heykelin sanatçısı, Cumhuriyet dönemi heykel sanatının ustalarından Nusret Suman. Onun elinden çıkan bu eser, sadece bir fiziksel tasvir değil; bir dönemin ruhunu, Atatürk’ün halkına dönük duruşunu ve kalkınmaya olan inancını da yansıtıyor. Tahminlere göre heykel, Sümerbank binasının tamamlandığı 1937 yılından kısa bir süre sonra, muhtemelen 1938 ile 1941 yılları arasında yapılmış. Yapıldığı dönem, Atatürk’ün ölümünden hemen sonra Cumhuriyet kurumlarının kurucu hatırasının daha da özenle yaşatılmaya çalışıldığı yıllardı.
Heykelin bu binaya yerleştirilmiş olması ise rastlantı değil. Sümerbank, Atatürk’ün ekonomik bağımsızlık vizyonunun kurumsal ifadesiydi. Bu bronz figür, o vizyonun sessiz ama güçlü bir simgesi olarak orada duruyor.
Ziyaretçiler bugün o binaya bir toplantı, bir ders ya da belki sadece meraktan giriyor olabilir. Ama içeri adım atan herkes, o bronz bakışların altında bir an duraklıyor. Belki farkında olmadan saygı duruşuna geçiyor zihinler. Çünkü o heykel, sadece bir lideri değil; bir fikri, bir anlayışı, bir duruşu temsil ediyor.
Binanın tarihi de, içindeki heykel de sessiz. Ama her ikisi de anlatacak çok şey biliyor.