Ulus’taki eski Sümerbank Genel Müdürlüğü binasının girişinde, ağırbaşlı ve dingin bir figür karşılar ziyaretçileri: Oturan Atatürk heykeli. İlk bakışta abartısız duruşu, sakin yüz ifadesi ve oturuşundaki doğal zarafet ile dikkat çeker.

Bu heykelin yaratıcısı, Cumhuriyet’in erken döneminde Türkiye’ye davet edilen ünlü Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel’dir. 1938’de tamamlanan eser, kütlesel bir taş bloktan özenle oyularak yapılmıştır; yani bronz değil, tamamen mermerdir. Krippel’in, Atatürk’ün kişiliğindeki sadelik ve derin düşünce halini yansıtmayı amaçladığı anlaşılır.

Sümerbank, Cumhuriyet’in ekonomik bağımsızlık vizyonunun simgelerinden biriydi. Bu heykel de o vizyonun sessiz bir tamamlayıcısı olarak binanın girişine yerleştirildi. Yüksek kaidesine oturan figür, elini dizine koymuş, başını hafifçe yana çevirmiştir. Bu poz, bir komutanın emir vermek için hazır bekleyişi değil; düşünen, hesap eden, halkını geleceğe taşımanın yollarını arayan bir lideri simgeler.

Binaya giren herkesin göz göze geldiği bu eser, zamanla mimari ile bütünleşerek neredeyse yapının ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Sade formu, ne ihtişam gösterisine ne de görsel gürültüye yer bırakır; bu yüzden bakıldığında heykelin ötesinde bir “hâl” hissedilir.

Bugün, ASBÜ’nün kullandığı bu tarihî binanın girişinde hâlâ sessizce oturan Atatürk, mermerin soğukluğunda bile sıcak bir karşılama yapmaya devam ediyor. Krippel’in ustalığıyla ölümsüzleşen bu eser, sadece bir heykel değil; Cumhuriyet’in düşünsel mirasının da görsel bir ifadesi.