Bir çocuk sabah evden çıkarken sırtına okul çantasını alır. O çantada sadece defterin beyaz sayfaları, kalemin siyah mürekkebi, silginin beyaz tozu değil de; hayallerinin ilk çizgileri vardır, alın teriyle alınmış emeğin ağırlığı vardır, anne babasının hayalleri ve yarınlarının kapısını aralayacak küçük bir anahtar vardır.

Okul yıllarımda hep şuna inanırdım: Güzel defterler, düzgün yazan kalemler güzel bir geleceğin habercisiydi. Bazı çocukların çantasında yepyeni defterler, parlak kapaklar ve umutla açılan sayfalar vardı. Bazılarının çantası ise boş sayfalar kadar eksik ve görünmeyen tehlikelerin gölgesiyle doluydu. Kimileri umutla dolu çantalarla okula yürürken, kimileri yıpranmış defterlerle, kırık kalemlerle ve görünmez tehlikelerle yola koyuluyordu.
Meğer yanılmışım… İnandığım o parlak kapakların ve düzgün yazan kalemlerin ardında, çocukların yaşam koşullarının sessiz hikayeleri saklıymış.
İlkokul yıllarımda, okulun ilk haftalarında babamın işten bir an önce eve gelmesini beklerdim. Babamla birlikte kitaplarımı kaplamanın heyecanı bambaşka olurdu. Her hareketi titiz, her dokunuşu özenliydi; onun kapladığı kitaplar sanki hiç yıpranmayacak, yıllar boyunca hep sağlam kalacakmış gibi görünürdü. Bu da bana güzel bir geleceğin yansımasıymış gibi keyif verirdi.
İşte o zamanlar, güzel defterlerin ve parlak kaplanmış kitapların, TÜRKİYE’DE ÇOCUK OLMANIN zorluklarını, eşitsizliklerini ve adaletsizliklerini yansıttığını nasıl anlayabilirdik ki?

Kırtasiye ürünlerinin sürekli artan fiyatları, bir çocuğun eğitim yolculuğunu görünmez ama ağır bir yük haline getiriyor. Her yeni defter, her kalem, bazı aileler için ulaşılması imkansız bir hayal gibi uzakta duruyor; sanki her sayfa, minik bir yıldız gibi, parlaması için cesur elleri bekliyor. İmkanı olan çocuklar parlak kapaklı defterleri, sağlam kalemleri sırtlarında taşırken; imkanı olmayanlar eksik, yıpranmış sayfalar ve kırık uçlu kalemlerle yetinmek zorunda kalıyor. Her çizgi, her kelime, aslında hayallerine konan sessiz engelleri anlatıyor.

Bu durum, eğitimde eşitliği tehdit eden ve çoğu zaman fark edilmeyen bir adaletsizliğin, sessiz ama derin yankısı olarak karşımıza çıkıyor; geleceğe uzanan yolu, çocukların sırtına yüklenen bu görünmez ağırlık şekillendiriyor. Eğitim, yalnızca okul sıralarında kazanılan bilgiler değil, aynı zamanda ulaşılabilir kaynaklarla beslenen umuttur; fakat ekonomik uçurumlar, bu umudu her çocuk için eşit şekilde erişilebilir kılmayı oldukça zorlaştırıyor.

Eşitsizlikler ve adaletsizlikler karşısında isyan etmek bile bazen anlamsız bir çaba gibi gelirken; çocukların sırtına konmuş bu görünmez yük, onların hayallerini sessizce ezip geçiyor, umutlarını kırıyor ve geleceğe uzanan yollarını gölgelerle dolduruyor.