*Hocam Ankaralıyı davet etsek bunu görmeliler bir kere. Bütün Ankaralı görmeli hatta kullanmalı. Bu çağrıyı nasıl yapabiliriz? Bu mekânı nasıl tarif ederek onları buraya hangi periyotlarla nasıl davet ederiz? Ve geldiklerinde bütün bu anlattıklarınızla anlaşılan bir tam günlerini dolu dolu da yaşayabilirler.

 

Burası çok uzak bir yer değil. EGO otobüsünün geçtiği de bir güzergahımız var. 150 numaralı EGO otobüsüyle de gelebilirler. Çok geniş alanlarımız var. Çoluk çocuklarıyla beraber gelip eğlenip zaman geçirebilecekleri bir alan. Bunu şöyle düşünün lütfen. Geçen hafta bu hafta pazartesi günü Eskişehirli çiftçiler buradaydı. Kadın çiftçiler geldi. Büyükşehir belediyelerinden ya da diğer yerlerden bir sürü konuklarımız geliyor. Yurt dışı konuklarımız geliyorlar. Onlarla çalışıyoruz. Vatandaşımızı da buraya daha sık bekliyoruz. Çünkü burada yapabilecekleri çok şey var. Buraya gelsinler biz de onlara dokunalım. Onlar da toprağa dokunsunlar. Onlar da toprağa dokunsunlar, suya dokunsunlar, bitkiye dokunsunlar.

Bakın özellikle meyve hasadı döneminde ya da sebze hasadı döneminde onların burada olmasını çok arzu ediyorum. Bir meyve toplanırken ağaca zarar vermeden, dalını ocağını kırmadan meyve nasıl alınabilir? Bunu bir görsünler. Toplamak için bir emek sarf edildiğinin farkına varsınlar. O dalından koparılmış olan meyvenin tadına varsınlar. Bunları çok arzu ettiğim şey önümüzdeki yıl hasat dönemlerinde genel duyurular yapacağım. Bizi sosyal medyadan da takip edebilirler. Diyelim ki dut mevsiminde dut hasadını herkesi çağıracağız. Lütfen çoluk çocuğuyla beraber gelsin. Yani sadece kendisi gelmesin. Çoluğu çocuğu varsa lütfen torunu varsa torununu alıp gelsin. Beraberce yapalım. Çünkü burası bizim çocuklarımıza miras bırakacağımız büyüklükte bir proje.

Burası aynı zamanda sürdürülebilir tarımın, güvenli gıda üretiminin nasıl yapılabileceğini göstereceğimiz bir alan. Burada zaman içerisinde oluşturacağımız diğer birimlerle beraber aynı zamanda tarım start up’ı ile tarım teknolojiye katkı sağlayacak bir merkez. Buraya geldiklerinde sadece ağacı, çimi, çocuk oyun alanlarına ya da meyve ağaçlarına bakarak ya sadece bunlar varmış demesinler. Bunun bir arka planı var. Arka planını biz hazırlamaya çalışıyoruz. Bizim öncelikle benim kişisel olarak öncelikli hedef kitlem çocuklar ve gençler.

Onlara bir şeyler aşılamamız lazım. Gittikçe artan bir nüfus, gittikçe azalan bir tarımsal üretim var. İnsanları sağlıklı besleyebilmemiz, güvenli gıdaya erişimi sağlayabilmemiz için bizim tarımda teknoloji kullanıyor olmamız lazım.

Örneğin şu anda büyükşehirler içerisinde tek Kırmızı dediğimiz uydu takibi ile üretimi kontrol eden tek belediyeyiz. Bunu yapmamızın sebebi Ankara genelindeki üretim planlamasını doğru düzgün yapıp bunun geri dönüşlerini çiftçiye aktarabilmek. Herkes aynı anda soğan ekmesin, patates ekmesin, ihtiyacımız kadar ekelim ve bunun da pazarlanması ile ilgili çalışalım. Bu konuda başkent marketler çok önemli bir modeldir. Bana göre Türkiye'deki en iyi model budur. Tarım kredi kooperatif marketlerini ayrı tutarak söylüyorum. Bizle aynı kullarda değiller. Biz Ankara'da ilk başta 4 kooperatif ile başlayıp şu anda 44 kooperatif. Ülke genelinden de 50'den fazla kooperatif ürün olarak 1700 kaleme çıktığımız bir modeldir.

Avrupa Birliği'nin ortak tarım politikasında kısa tedarik zinciri dediğimiz o zincir yani üreticiden tüketiciye en kısa yoldan arzunu sağlandığı modeli kurduk orada. Ve ciddi anlamda çok kaliteli güvenlik gıdayı orada üretip tüketicimize sunuyoruz. Dolayısıyla biz hem örgütlenmeyi destekliyoruz, kooperatifleşmeyi, birliği destekliyoruz hem de onların üretim altyapısını hazırlamaya çalışıyoruz. Ve bütün bunların örneği burada kooperatif eğitimleri veriyoruz. Kooperatifleri buraya getirip anlatıyoruz. Kooperatifçilik nedir, ne değildir? Lütfen özellikle izleyicilerimiz kooperatifleri ben belediyeden ya da devletten bir şey alayım diye kurmasın.  Ve orada esas motivasyonun da üretimden öte onun doğru pazarlanmasıyla ilgili bir mesele vardı. O meseleyi de başkent marketler süreciyle de aşıldığına tanıklık etmiştik. Çünkü ne üretirseniz üretin ne kadar kaliteli üretirseniz pazara ulaşamıyorsanız eğer bir anlam ifade etmiyor. Zaten o zaman süreç uzuyor. Biri geliyor malınızı alıyor. 5 liraya tarlada çıkan malı biz 50 liraya burada yiyoruz.

Bu şeye başladığımız zaman temel hedefimiz hem örgütlerin, çiftçilerin güç birliği yapılsın. Ham maddeyi ucuza alsınlar, tedarik etsinler. Hem de satışla ilgili sorunu buradan çözelim. Şimdi umuyorum diğer büyükşehir belediyeleriyle beraber ortak bizim toplantılarımız oluyor. Bu toplantılarda bütün illeri bir araya getirerek pazarı biraz daha büyütmek istiyor. Alternatif pazarları açmak istiyor. Ulusal ölçekte başka bir pazarlama zinciri ortaya çıkar. Bunlar çalışmalı. Mersin'deki buraya gelsin, bizimki İstanbul'a gitsin. Böyle bir ülke çapında bir pazarlama olsun.

*Hep söylediğim gibi burası çok özel bir yer. Ankaralılar da en azından tanıklık ettiklerinde böyle düşüneceklerdir diye düşünüyorum. Çok kıymetli bir iş yaptınız. Dilerim bu tempoda devam eder. Başkaları için de bir laboratuvar niteliğinde de varlığını korur. Umuyorum ben de bütün Ankaralıları bu alana bekliyorum gelsinler. Ama dediğim gibi arka planın olduğunu da lütfen unutmasınlar...