Ankara Kızılırmak, Konya ve Sakarya havzası içinde yer alan ve kente doğru uzanan dere ve akarsulara ev sahipliği yapan bir şehir. Bu özelliğini Ankara Çanağı’nda yapılan araştırma sonucunda onlarca derenin birleşim alanı olduğu ortaya çıkmıştır. Cumhuriyetten önce ve eski uygarlıklara kadar Ankara’nın su kaynakları her zaman değerli olmuş ve hem tatlı su kaynağı olarak şehri beslemiş hem de şehrin doğal yapısı içerisinde kentin sosyal alanları haline gelmiştir.

ANKARA’NIN 3 BÜYÜK AKARSUYU

Ankara ve Ankara Çanağı 3 büyük akarsu üzerine kurulu bir şehir. Bu akarsuların doğal akımları mevcuttur. En büyük akış tabi ki kuzeydoğu yönünden akan Çubuk Çayı’dır. Önemli bir çaydır çünkü cumhuriyetin ilk su yapısı olan Çubuk Barajı yapılıp Ankara’ya uzun yıllar hizmet etmiştir. 3 büyük akarsudan biri olan Hatip Çayı doğu- güneydoğu tarafından akar. Bunlardan en az akışa sahip olanı ise adı gibi olan İncesu deresidir. Yılın büyük bir kısmı az aktığından bu ismi almıştır. Bu üç dere şehir içerisinde Akköprü civarında Ankara’nın en büyük alışveriş yapılarından biri olan Ankamall yakının birleşir ve açık bir şekilde görebilirsiniz. Üç akarsuyun birleşmesi ile yeni oluşan çay, Ankara Çayı ismini alır. Bu çay Sakarya ile buluşarak Karadeniz’e dökülür. Yani böylelikle Ankara, Karadeniz havzası içerisinde yerini alır. Onlarca dereyi içerisinde barındıran Ankara, dönemsellik kuraklık veya bolluk yaşayabiliyor. Dere yataklarının yağış yükünü kaldırmaması sonucunda sel baskınları oluşabiliyor. Bu durumu Ankara birçok kere yaşadı ve çözüm bulunmadığı takdirde de yaşamaya devam edecek. Çünkü Ankara’nın coğrafi yapısını ve derelerin akış yönünün iyi bilinmesi lazım. Bu irili ufaklı akarsular birleşerek Ankara Çayı’na katılıyor ve su seviyesi beklenenin çok üzerinde şehri etkiliyor. Planla ve projelerle yağış değerlendirilmeli hem de şehrin yapısını bozmadan akarsular kontrol altına alınmalı.

HIZLI ŞEHİRLEŞME DERELERİ YER ALTINA GÖMDÜ

Ankara’nın dereleri cumhuriyetten bu yana hızlı şehirleşme ile beraber birçoğu yer altına gömülmüş ve güzelliği yok olup gitmekte. Üzeri betonla kapatılıp karanlığa gömülmüş dereler, daha öncesinde de sele neden olmuş, daha büyük hasarlarla ölüme yol açmıştır. Bunun önüne geçebilmek ve kontrol altına almak sadece dereleri yer altına almakla ya da üstünü kapatmakla olmamalı. Düzgün şehir planı yapılarak derelerin yıl boyunca ya da uzun vadede hareketleri izlenerek ona göre bir çözüm üretilmelidir. Değerlendirilmesi gereken sular veya yağmur suları Ankara’da büyük bir kayıba uğrar. Çünkü milyonların tükettiği içme suyu atık su olarak derelere karışır ve ticarethanelerin atık suları da bu sulara karışarak daha kötü hale gelir. Bu hale gelen suların arıtılması için ekstra çaba ve enerji harcanmaktadır. Dereler bizden intikam almadan biz düzgün bir proje ile orta yolu bulmalıyız. Çünkü şehirleşme ile yapılan ve bunu son 30 yıldır çok hızlı ilerlettiğimiz şehirleşme ile beraber üst düzey seviyelere çıkardık. Yağmur yağması ve dere yataklarının taşması sadece bu olaya bağlamamakla birlikte doğal afetlerin yaşanılabilirliğini de göz ardı etmemeliyiz. Tabi ki bu alanların iyi belirlenip, o bölgelerde yaşam alanları veya ulaşım sahaları yapmamalıyız. Yapılacaksa ona göre doğa dostu bir proje ile olmalıdır. Çünkü kentte nüfus yoğunluğu o bölgenin dengesini bozuyor.

YAŞAM ALANLARI OLUŞTURULMALI

Ankara, sellerle ve beton yapılarla yaşamak zorunda değil. Şehir merkezi yüksek ve çok katlı yapılarla bozulmakta. Hem şehrin görüntüsünü bozmakta hem de doğal yapının tahribatını artırmaktadır. Şehir içerisinde yaşam alanları inşa etmeli, betondan kurtulmalı ve Ankaralının nefes alabileceği alanlar oluşturulmalıdır. Bu durumun en basit ve en kolay yöntemlerinden biri de üstü kapatılmış veya yeraltına gömülmüş su kaynaklarının üstünün açılmasıdır. Çünkü yapılacak ufak çaplı değişiklikler veya su kaynaklarının belli kısımlarının açılması bile o alanlarda doğanın kendini bulması ile beraber yaşam alanları oluşturacaktır. Düzenlemeler ile beraber şehir içi insanların nefes alabileceği alanlar olarak şehir yapısı daha yaşanabilir bir hal alabilecektir. Şehrin ortasındaki birçok dere yer altında güzelliğini gösteremeden akıp gitmekte. Bunların yanında var olan temiz ve üstü kapatılmamış derelerde korunmalı ve gerekirse yaşam alanları oluşturmak adına projeler geliştirilmelidir. En azından kapatılanlar için bir şey yapılmıyorsa da açık olanlar için projeler gerçekleştirilebilir. Ankara’nın dereleri veya Ankara’nın suları serisi birçok araştırma ve yeni kaynakla beraber ilerleyen günlerde siz okuyucularla buluşmaya devam edecek.

Muhabir: Umut Karakülah