Resmiyette bağımsız görünen yargı, çocukların geleceğini şekillendiren davalarda ne kadar tarafsız?

Türkiye’de sokakta çalışan veya suça sürüklenen çocuklar, çoğu zaman yargı süreçlerinde kendi haklarını savunmakta zorlanıyor. Adalet Bakanlığı’nın sessizliği ve yargının bağımsızlığına dair tartışmalar, çocukların adil yargılanma hakkının “ne ölçüde” güvence altında olduğunu sorgulatıyor.

Yargı bağımsızlığı(!) yalnızca tek bir alanda tartışılmayacağı gibi geleceğin mimarları olan çocuklar, adaletsizlikten etkilenenlerin en çarpıcı örneğidir.

*
Yine bir sorgulama, yine her cümle sonuna bir soru işareti daha…
*
Toplumsal güvenimiz çoktan zedelenmedi mi? Çocukların sesini duyurabilecek mekanizmaların eksikliği, yargının bağımsızlığına dair resmi söylemlerin gerçek hayattaki karşılığını sorgulatmıyor mu ve toplumsal güvenimizi bir kez daha zedelemiyor mu?

“MU? MÜ? MI? Mİ?”

Sokakta çalışan bir çocuk, hakkını arayacak bir avukata sahip değilse veya mahkemede söz hakkı sınırlıysa, geleceği nasıl şekilleniyor? Yargının bağımsızlığı sadece bir söylem mi, yoksa çocukların hayatlarını etkileyen somut bir güvence mi?

Belki de asıl soru şudur: Devlet ve toplum, çocukların haklarını korumak için yeterince adım atıyor mu, yoksa onları sistemin ihmaliyle baş başa mı bırakıyor?

*
Adaletin çocuk yüzü
*
Peki ya verilen cezalar? Suça sürüklenen ya da mağdur edilen çocuklarla ilgili davalarda uygulanan yaptırımlar gerçekten caydırıcı mı? Yoksa yalnızca kağıt üzerinde kalıp, yeni mağduriyetlerin önüne geçmekte yetersiz mi?

Ve medya… Hikayeleri görünür kılmak ve toplumsal farkındalığı artırmak medyanın en önemli rolü değil mi?

Asıl mesele: Yargı bağımsızlığı, caydırıcı cezalar ve medyanın sorumluluğu, çocukların geleceğini gerçekten güvence altına alabilecek mi, yoksa “bağımsız(!) yargı” tartışmaları içinde bir kez daha kaybolacak mı?