Ankara da yer adlarına ilişkin epey proğram yaptım çektim Kızılcagün Tv youtube kanalında.Herbir değerlendirmeyi izleyenlerimizle paylaşmaya çalıştım.Ancak bu kez Seyyah Kandemir'in yaklaşımını da çok ilginç buldum ve sizlerle paylaşıyorum.1930 ların başında Ankara'ya dair rivayet muhtelif bu şekilde.

Acaba bu kavimler yeni geldikleri mintakaya ana yurtla- rının isimlerini birlikte getirmediler mi? Kendi memleketlerinin hatırasını yaşatmak için yeni yurtlarına ana vatanlarının bazı isimlerini vemediler mi?

Buna bir misal aramak lazımgelirse Oğuz Boylarının Ana- doluya getirmiş oldukları ve burada hâlâ yaşamakta bulunan yüzlerce isim ve kelimeleri sathî bir tetkikten geçirmek kâfidir. Ayni hadisenin üç dört bin sene evvel de meydana gelmiş olmasını kabul etmek mevkiindeyiz. Bahusus bu farazıyeyi bir takım buluşlar da kuvvetlendirmektedir. Meselâ : Sangar keli- mesi Türkçedir. Sakaryanın asıl ismi Sangardır. Bu isimde Okoçka denizine dökülen bir ırmak vardır. Sangar, Sancar Sungur kelimelerinin Turanî olduğu besbellidir. Birde Baykal gölüne akan Angara Irmağı vardır. Bu ırmak ayni isimle Ana- doluya gelmiş ve şimdiki Ankara Irmağına verilmiştir. Bu iki misali almaktan maksadım tam mevzuumuza olan münasebeti dolayısiledir. Şimdi bir başka mutalâa yürütmek imkânı da vardır.

Malumdur ki, eski kevimler için göç sahası, yerleşme minta- kası, hep suların akıntısı civarı ve ırmak boyları, vadi zemin- leridir. Hatta <> evelce söylemiş olduğum makalesinde Luluvalılar zamanında devleti ikiye ayıran bir kıralın hudut olmak üzere nehir ve dağları gösterdiğini ve gerek muhaceret gerek harp akınlarının büyük ırmaklar boyunca gittiğini yaz- maktadır. Binaenaleyh, Ankara Çayının kenarına gelen ve hatta burada yurtluk kuran herhangi bir Eti kabilesinin ana yurduna ait bir ik keni vatana vermiş olduğunu farz edebiliriz.

Bugün bu ırmak boylarında bir takım taşlar, harabeler, heykeller ele geçmiştir ve bunların heman hepsi vadi zemi- nindedirler. Bir çok misaller arasında Makridi Beyin gördüğü ve bulduğu bir takım eserleri zikretmek kâfidir. Bu zatin 1925 senesinde Ankarada yaptığı tetkikler ve kazdığı hüyüklerde bulduğu malzemeler buralarda Kimirler ve Frikyalılar devrine ve hatta bundan daha evvelki devirlere ait bir medeniyetin yaşadığını göstermektedir. Dikkati çeken cihet, bugünkü Ziraat Mektepleri ile bostanların olduğu sahada bir takım harabelerin mevcut olmasıdır. İstasyon arkasındaki hüyüklerden de çok eski ve kıymetli eşya çıkmıştır.

Bu hakikatler karşısında Ankaranın tarihini sırf kaleye inhisar ettirmek doğrumudur bilmem?

Benim bu faraziyelerimi kabul eden, fakat meseleyi başka bir noktadan halletmek isteyenler de vardır. Bu zatların bazısı Ankara kelimesini tahlil ederek bunun nihayet Türkçe bir ke- lime olduğunu, şu veya bu manaya geldiğini ileri sürüyorlar. [*]

Ben, bir faraziye olsada, Ankara kelimesinin etilerden sonra buraya gelen kavmler tarafından başka türlü telaffuz edilmiş olduğunu kabul etmek lazımdır, diyeceğim.

İlk Ankara ismine Romalı Cenaral Maniliusun Anadolu seferi münasebetile Roma müverrihlerinin eserlerinde rasgeli- yoruz. Araplar kelimeyi bu günkü gibi yazmaktadırlar. Gerek <

[*](Muhit Mecmuası, 29 numara Köse Raif Paşa zade Fuat Beyin bir ma- kalesi,) (Amasya tarihi. cilt 2, sa: 165.) Hakimiyet Milliye Gazetesinde çıkan bir çok makaleler.