Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 yılında “Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri’ni açıkladı. Buna göre; güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 601 bin 754 oldu. Çocukların karıştığı olayların 206 bin 853’ü suça sürüklenme nedeni ile gerçekleşti. Bu çocukların %37,8’ine yaralama, %25,2’sine hırsızlık, %4,5’ine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, %4,2’sine pasaport kanununa muhalefet suçu, %4,1’ine ise tehdit suçları isnat edildi. Bu bağlamda; çocukların suça meyilli olmalarındaki sebepleri ve suça bulaşmış çocukların topluma nasıl kazandırılabileceği konularını Psikolog Gözde Nur Şahin gazetemize anlattı.
“KİMİ ZAMAN AİLE, KİMİ ZAMAN ARKADAŞ FAKTÖRÜ SUÇA YÖNELME FAKTÖRÜ OLABİLİYOR”
- Bir çocuğun suç işlemeye yatkın bir hale gelmesindeki faktörler nelerdir? Bu faktörler çocuğu suç işlemeye nasıl sürükler?
- Yapılan araştırmalardan edindiğimiz bulgulara göre bir çocuğu suça yönelten etkenler üç ana küme altında toplanabilir. İlk kümede çocuğun kişilik yapısı, suç işlemeye yatkın karakteristik özelliklere sahip olması veya anti-sosyal kişilik örüntüsüne sahip olması gibi etkenler görülüyor. İkinci ve etki alanı en büyük kümede çocuğun yetiştiği atmosfer, ebeveyn ilişkileri, çocuğun sevgi- saygıdan yoksun büyümesi, şiddet görmesi, çocuğa karşı ilgisizlik, dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunamaması gibi faktörler etki ediyor. Üçüncü kümede ise çocuğun ve ailesinin içinde yaşadığı toplumsal çevre koşullarının çocuğu suça yatkın hale getirebiliyor olması görülüyor. Mesela ailenin içinde bulunduğu sosyoekonomik durum, kardeş sayısı, ailenin bir üyesinin daha önce suça bulaşması ve çocuğun bu kişiyi rol model alması, çocuğun akran çevresi, çocuğun eğitime ulaşamaması, sosyal medyadan ve kitle iletişim araçlarından etkilenmesi gibi faktörler bu küme içerisinde gösterilebilir. Bu üç küme altına toplanan etkenler birbiriyle etkileşim halindedir. Kimi zaman aile faktörü daha ağır basarken kimi zaman çocuğun arkadaşları tarafından suça yönlendirilmesi daha ağır bir faktör olabilir.
“ÖNCELİĞİMİZ: “ÇOCUK SUÇA KARIŞTIKTAN SONRA NELER YAPILMALI?” DEĞİL, “ÇOCUKLARI, SUÇA BULAŞMA İHTİMALLERİNDEN NASIL KORUYABİLİRİZ?” OLMALIDIR”
- Suça bulaşmış çocukları işledikleri suçlardan uzaklaştırmak, topluma kazandırmak için neler yapılabilir? Yapılan yardımlarla başarı sağlamak mümkün müdür?
- Suça sürüklenen çocukları suçtan uzaklaştırmak ve topluma kazandırmak için başta aileler olmak üzere ilgili bakanlıklar ve toplumun her birimine çeşitli görevler düşüyor. Bu konuda önceliğimiz çocuk suça karıştıktan sonra neler yapılmalı değil, çocukları suça bulaşma ihtimallerinden nasıl koruyabiliriz olmalıdır. Ailelerin çocuklarla iyi bir iletişim içinde olması burada kritik bir nokta çünkü aileden uzaklaşan bir çocuğun yanlış akran gruplarına girme veya suça azmettirici insanlarla karşılaşma riski oldukça yüksek. Çocuğun sağlıklı bir şekilde eğitim ve sosyal hayatının gelişebilmesi için ailelerin çocukları spor aktivitelerine, sanatsal faaliyetlere teşvik etmesi ve kendini yetersiz hissettiği noktada uzman desteğine başvurmaları gerekmektedir. Çocukların suça karışmalarını önlemek için her kesimden çocuk ve gençlerin gidebileceği kültür ve sanat merkezleri kurulmalıdır. Bu merkezlerde ücretsiz tiyatro gösterimleri yapılmalı, resim, müzik ve spor kursları, drama eğitimleri verilmelidir. Hirschi’nin “Sosyal Bağ Teorisi’ne göre kendilerini hedeflerine ve kariyerlerine adayan bireyler daha az suç işlerler. Dolayısıyla çocukların okula bakış açıları iyileştirilmeli ve kariyer sahibi olabilecekleri mesleklere yönlendirilmeleri gerekmektedir. Zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen okulu bırakan çocukların bırakma nedenleri tespit edilerek eğitimlerine devam etmeleri noktasında çocuklar teşvik edilmelidir. Düşük sosyoekonomik düzeydeki ailelere sosyal yardımlar yapılmalı, bu tür ailelerde yetişen çocuklar burs programları ile desteklenmelidir. Böylelikle gelecekten daha umutlu bireyler yetiştirerek onların suç davranışından uzak durmalarını sağlayabiliriz. Suça bulaşmış çocukların yeniden topluma kazandırılması suça bulaşmayı önlemekten daha zordur. Bu konuyla alakalı araştırmalar ve gözlemlerim sonucunda Türkiye’de suça bulaşmış çocukların ve ailelerinin konuyla alakalı yeterince bilgilendirilmediklerini düşünüyorum. Bu yetersiz bilgilendirilme sonucu çocuk suçun önemini kavrayamıyor ve belki de bu onu yeni suçlara itiyor. Ergen yaş gruplarıyla çalışan bir psikolog olarak kısaca yaptığım bir gözlemden örnek vermem gerekirse öncesinde bir akranına fiziksel şiddet uygulayan bir çocuk sonrasında basit yaralama, zararlı madde taşıma ve hırsızlık suçları işleyerek giderek artan bir ivmeyle kendisi ve toplum için daha zararlı bir bireye dönüşebiliyor. Bu anlamda suça sürüklenen çocuğun sosyal hayata geçişini kolaylaştıracak desteği sunmak, çocuğun kültürel, sportif, sanatsal faaliyetlere katılarak benlik gelişimini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesini sağlamak için toplumun her kesiminin dayanışma ile gerçekleştireceği projelere ihtiyacımız var. Suça sürüklenmiş çocukların tekrar suça yönelmemesi için onlara suçlu etiketini yapıştırarak dışlayıcı tutum sergilenmemeli, aksine onları yeniden topluma kazandırmaya çalışmak gerekmektedir. Hürriyeti bağlayıcı tedbir veya cezalara başvurmak en son çare olarak düşünülmelidir. Suçu önleme ve suça sürüklenmiş çocukları tekrardan topluma kazandırma noktasında atılacak adımların kalıcı olabilmesi için aileye ve çocuğun yetiştiği toplumsal çevreye temas etmek şarttır. Bu şekilde başarı sağlanabileceğini düşünüyorum.
“SUÇ, ÖĞRENİLEN BİR DAVRANIŞTIR”
- Çocukların işlediği suçların çoğu yaralama ve hırsızlık… Bir çocuk neden birini yaralar ya da neden hırsızlık yapar?
- Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı verilere göre çocukların güvenlik birimlerine en çok %37,8 oranıyla yaralama ve %25,2 oranında hırsızlık sebebiyle getirildiği görülmüştür. Çocuklar arasında hırsızlık ve yaralama suçlarının işlenmesinin nedenleri arasında sevgi eksikliği, çocukların çevresi tarafından ilgi görmemesi, belirli bir gruba girmek isteyen çocuğun o grup üyeleri tarafından kullanılması, çocuğun kendine haksızlık yaptıklarını düşündüğü kişilerden intikam almaya çalışması gibi faktörler bulunabilir. Kimi gençlerin hırsızlık, yaralama gibi suçlar işlemesinin nedeni tepkisel olabilir. Mesela bir ölüm, travma veya bir boşanmaya şahit olan çocuğun içinde bulunduğu karmaşık duruma uyum sağlama çabası gibi. Ergenlik dönemi, bireyin suça en meyilli olabileceği dönemdir. Bu dönemde çocuğun zararlı akran gruplarının içerisine dahil olması onun sağlıklı gelişimini sekteye uğratıp suça daha meyilli hale getirebilir. Ergenliğin bir getirisi olarak genç; kimliğini kazanma çabası sırasında gruba ait olma, grup onayını yitirmeme uğruna hırsızlık, basit yaralama, zararlı madde kullanma gibi davranışlara yönelebilmektedir. Yapılan araştırmalar da bunu doğrular niteliktedir, suçlu arkadaşı olan ergenlerin suçlu arkadaşı olmayanlara göre on kat daha fazla suça eğilimli oldukları belirlenmiştir. Çocukların internette uygunsuz, yasadışı sitelere girmesi, şiddet içerikli oyunlar oynamaları da onları suç davranışına yöneltebilmektedir. Bu faktörler de bizlere suçun öğrenilen bir davranış olduğunu bir kez daha kanıtlar niteliktedir.