Adalet, yalnızca mahkeme salonlarında alınan kararlarla sınırlı bir kavram değildir; hayatın her alanında hissedilmesi gereken bir güven duygusudur. İnsanların birbirine, yurttaşların devlete duyduğu inancı besleyen, toplumsal barışın en sağlam direğidir.
Son yıllarda yaşanan acı olaylarda adalet duygusunun ne kadar sarsıldığını, adalet arayışının nasıl büyüyen bir sese dönüştüğünü gördüm.
Kimileri mağdurların yanında durmayı bir sorumluluk olarak görürken, kimileri de adaletin, siyasetin gündelik diline teslim edilmemesi gerektiğini savunuyor. Ben ise bu gerilimin, demokrasimizin en kırılgan ama en gerçek tartışmalarından biri olduğunu düşünüyorum.
Peki ya toplumun farklı kesimlerinde adalet duygusu zedelendiğinde, siyasi partiler nasıl bir rol üstleniyor?
Siyasi partiler bu noktada hem kamuoyuna mesaj iletme hem de toplumsal adalet talebine ses olma sürecini üstleniyor. Ancak bu süreç her zaman hassas bir denge gerektiriyor.
Son günlerde, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in ve partinin farklı yöneticilerinin, bazı ilçe başkanlıklarına kayyım atanması sonrası yaptıkları açıklamalar, partinin toplumsal adalet talebini kamuoyuna taşımadaki sorumluluğunu ortaya koyuyor. Çelik, açıklamalarında hem hukukun bağımsızlığının korunması gerektiğini vurgularken hem de üyelerin ve vatandaşların demokratik haklarının gözetilmesini savunuyor. Bu örnek, adalet arayışının sadece yargı süreçleriyle sınırlı olmadığını; siyasi aktörlerin açıklamaları ve duruşları aracılığıyla da toplumsal güveni şekillendirdiğini gösteriyor.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SORUNU EKONOMİYDİ, ŞİMDİ İSE 1 NUMARA ADALET OLDU.
ADALET, EKONOMİYİ SOLLUYOR MU?
Toplumun gündeminde uzun süre ekonomi en ön sıradayken, artık adalet meseleleri dikkatleri üzerine çekiyor. Bu değişim, ekonomik kaygıların adalet ekseniyle iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor.
Adalet, hangi partinin hangi adımı attığını tartmak değil de; adaletin ne olursa olsun her köşede hissedilmesi, herkesin yüreğinde yaşamaya devam etmesidir.
İşte bu yüzden adalet arayışı, sadece hukukun ya da siyasetin değil, toplumsal vicdanın da sınavıdır.