Yazık tığ gibi, yürekleri asker sevgisiyle dolu olan bu gencecik Teğmenlere nasıl kıyacaksınız. Bunun bir yolu yok mudur, ama mutlaka olmalıdır. Öyleyse ben size söyleyeyim bir yolu vardır.

Devlet Babadır, çocuklarının hatasını affetmesini bilmelidir, üstelik bu genç Teğmenler Devlete karşı ve Devlet Büyüklerine karşı suç işlememişlerdir. Sadece tören sonunda gençliğin verdiği ateş ile ant içmişlerdir.

Daha birkaç gün önce Devlet Babanın elinden dönem birinciliği ödülünü almamışlar mıydı? Babalar affedici olur, madem Devlete karşı bir suç işlenmemiş, Devlet büyüklerine karşı alenen bir suç işlememişler öyleyse Devlet Baba affedici olmalıdır.

Bakın sizleri biraz gerilere götüreceğim, Silahlı Kuvvetlerimizin hala dindirilemeyen kanayan yarasını  anlatmaya çalışacağım. Sene 1963. 21 Mayıs gecesi. Zamanın eski Harp Okulu Komutanı emekli Kurmay Albay Talat Aydemir darbe girişiminde bulunur.

Albay Aydemir, önceden planladığı gibi, Harp Okulu öğrencilerine ‘’bu gece tatbikata çıkıyoruz ‘’ diyerek, ellerine verdirdiği silahlarla beraber Ankara sokaklarına çıkarır. Bazı stratejik noktaları Harp Okulu Öğrencileri ile kontrol altına alır.

 Ancak İnönü’ nün Başbakan olduğu Hükümet, gece yarısı Silahlı Kuvvetlerinin esas gücü ile bu darbe girişimini bastırır ve öğrenciler apar topar kışlalarına geri gönderir.

Ancak Başbakan İsmet İnönü işi burada bırakmamış, darbe girişimine karışan 1.454 Harp okulu öğrencisini ihraç etmiştir. Bir grup Harp Okulu öğrencisini ise ayaklanmanın elebaşı oldukları için hapse attırmıştır.

Sonra dört dönem mezun veremeyen Harp Okulundaki o boşluk, Silahlı Kuvvetlerinde tamiri imkansız boşluklar yaratmış ve Harp Okulu 4 yıl Silahlı Kuvvetlere subay verememiştir.

Ancak, O bir silahlı ayaklanmaydı, toplum tepkisini göstermedi, öğrencilerinin Harp Okulundan atılışına bir nevi seyirci kaldı. Burada öyle bir durum yok. Teğmenler suç işlememişlerdir, sadece mezuniyet yemini etmiş ve genç askerliğin verdiği heyecan ile kılıç çekip ‘’ Atatürk’ ün askerleriyiz’’ sloganı atmışlardır.

Devletine, Ülkesine ve Hükümetine bağımlılık yemini etmiş ve Protokolün ayrılmasından sonra kep yerine kılıçlarını çekerek ant içmişlerdir. Devletimiz bu hareketi sadece suç teşkil etmeyen bir hareket olarak kabul etmelidir.

Yıllar öncesinden hatırlıyorum, yani Cumhur İttifakı iktidarından önce, Demirelli, Özallı ve Ecevitli Hükümetler döneminde katıldığım Harp Okulu Mezuniyet törenlerinde, mezuniyet sonrası kılıç çekip aynı sloganları atmışlardı.

O zamanın Devlet Baba, genç subayları hiçbir şekilde suçlamamıştır. Burada da Devlet Baba affedici olmalı, telafisi olmayan bir durumu ortaya çıkarmamalıdır.

Bence şöyle bir yol bulunabilir. Harp Okulundan mezun olan tüm Teğmenler için topyekün kınama cezası verilebilir, ayırım yapmadan. Çünkü o andı ve sloganı bütün Teğmenler yapmıştır. Sadece 5 teğmen değil, bütün Alay Kılıç çekip hep bir ağızdan, ‘’Atatürk’ ün Askerleriyiz’’ sloganı atmışlardır.

Bu nedenle, 25 Kasım günü toplanacak olan Yüksek Disiplin Kurulu, sadece 5 Teğmen ve 3 üst subaya ihraç cezası verme yerine topyekün Teğmenlere kınama cezası vererek bu işi çözmeli ve Devlet Babalığını göstermelidir.

Bu hem adaletli olur hem toplumun vicdanında da rahatlama sağlamış olursunuz. Pırıl pırıl gencecik Kadın Teğmenleri o kutsal kabul ettikleri Asker kıyafetlerinden de mahrum etmemiş olursunuz. Hem bu bütün Teğmenlere unutamayacakları bir ders olmuş olur.

Hadi gösterin Devlet Babalığınızı da, bu Silahlı Kuvvetlerimizin bel kemiğini oluşturan, üstelik teğmenlerimize kıymayın. Üstelik tarihimizde ilk kez Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizde dönem birinci olarak göğsümüzü kabartan be katın subaylarımızı affedin, verin Alayın tamamına kınama cezası da toplumumuzu rahatlatın.