Sadece birkaç şehre sahip bir ülkenin ortasında bulunan ANKARA, zaman içinde önemli bir sanayi merkezine dönüşecek. Bu sanayinin gelişimi, şu an için yalnızca şehrin ihtiyaçlarına uygundur; şehir halen yoğun yapılaşma döneminde olduğu için gelişen sanayiler, inşaat sektörü ve ona bağlı diğer yan sanayilerdir. Şehre birkaç kilometre uzaklıkta önemli bir çimento fabrikası bulunur; burada tuğla, kiremit, yapı malzemeleri, doğrama ve mobilya üretilir. Gar’ın yanında yavaş yavaş sanayileşmiş bir semt yükseliyor, elektrik santrali, havagazı fabrikası, Bomonti Bira Fabrikası işte burada kurulmuştur. Birkaç yıl içide Ankara, kendi kendine yetebilecek ve dışarıdan gelecek hammaddeyi sınırları içinde işleyebilecektir.
1921 yılından bu yana şehirde ve şehrin çevresinde 4000’den fazla ev inşa edilmiştir, yeni planın kesin olarak uygulanmaya başlaması ile birlikte inşaat sektörü gelişerek ilerleyecektir. Son yıllarda büyük caddelerin her iki tarafında görkemli yapılar inşa edilmiş, bankalar gösterişli binaları ile yarışır hale gelmiştir. Merkez Bankası, Ziraat Bankası, İş Bankası büyük kuruluşlara yaraşır nitelikteki merkezlerini inşa ettirmişlerdir. Türk Ocağı, bugünkü Halkevi, iyi düzenlenmiş lüks bina yaptırmıştır. 1930’ların başkentinde sanayiye ve gelişmeye dayalı bu manzarayı yine Ernest Mamboury’nin Ankara Gezi Rehberi’nde aynı şekilde görüyoruz. Bugünü doğru anlamak için geçmişi doğru değerlendirmek ve kavramak gerekiyor. Esen kalın…