Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu'nun kaderini belirlemeyi amaçlayan ancak hiçbir zaman yürürlüğe girmeyen Sevr Antlaşması'nı inceliyoruz.

10 Ağustos 1920'de imzalanan bu antlaşma, Türk milleti için bir esaret ve yok oluş belgesi olarak kabul edildi.

Sadece toprak kayıplarını değil, aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin egemenlik haklarını da hiçe sayan bu metin, Türk Kurtuluş Savaşı'nın fitilini ateşleyen en önemli kıvılcımlardan biri oldu.

Sevr Antlaşması'nın tarihsel sürecini, ardındaki nedenleri, öngördüğü sonuçları, az bilinen detaylarını ve ilginç yönlerini yakından inceleyelim.

BÜYÜK SAVAŞ'IN SONU VE OSMANLI'NIN PAYLAŞIMI

Sevr Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmasının ve İtilaf Devletleri'nin zaferinin bir sonucuydu.

Serv Antlaşması 5

  • Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918): Osmanlı İmparatorluğu, Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalayarak fiilen teslim oldu. Anlaşmanın 7. maddesi, İtilaf Devletleri'ne güvenliklerini tehdit edecek herhangi bir durumda, stratejik noktaları işgal etme hakkı tanıyordu. Bu madde, ilerideki işgaller için bir zemin hazırladı.
  • Paris Barış Konferansı (1919): Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra toplanan Paris Barış Konferansı, yenik devletlerin kaderini belirlemeyi amaçlıyordu. Ancak, İtilaf Devletleri'nin Osmanlı'nın geleceği konusundaki anlaşmazlıkları, bir barış antlaşmasının hemen hazırlanmasını engelledi.
  • Anadolu'daki İşgaller ve Milli Direniş: İtilaf Devletleri'nin işgalleri hızla başladı. İzmir'in Yunanlar tarafından işgali (15 Mayıs 1919), Anadolu'da milli direniş ruhunu uyandırdı. Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Kuva-yı Milliye hareketi, bu işgallere karşı direnişe başladı.
  • Sevr'in Hazırlanışı: İtilaf Devletleri, 1920 yılında San Remo Konferansı'nda Osmanlı'nın parçalanması konusunda anlaştı ve Sevr Antlaşması'nın taslak metni hazırlandı.

OSMANLI'NIN SONU

10 Ağustos 1920'de Paris'in Sevr banliyösünde, Osmanlı Hükümeti'nin temsilcileri tarafından imzalanan antlaşma, şok edici maddeler içeriyordu.

Serv Antlaşması 2

  • Toprak Paylaşımı:
    • Doğu Anadolu'da, Ermenistan ve Kürdistan adıyla iki yeni devletin kurulması öngörülüyordu.
    • İzmir ve çevresi Yunanistan'a bırakılıyordu.
    • Güney Anadolu ve Kilikya Bölgesi Fransa'ya, Antalya ve çevresi ise İtalya'ya veriliyordu.
    • İstanbul ve Çanakkale Boğazları, uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakılacaktı ve bu komisyonda Türk temsilci yer almayacaktı.
  • Askeri Sınırlamalar: Osmanlı ordusu 50.700 kişiyle sınırlandırılacak ve ağır silahlara sahip olamayacaktı.
  • Ekonomik ve Hukuki Sınırlamalar: Kapitülasyonlar yeniden canlandırılacak ve Osmanlı Devleti'nin maliyesi, İtilaf Devletleri'nin kontrolüne geçecekti.

ANTLAŞMANIN SONUÇLARI

Sevr Antlaşması, Türk milleti tarafından şiddetle reddedildi ve bu reddediş, Kurtuluş Savaşı'nın birincil motivasyonu oldu.

Serv Antlaşması 1

  • Meclis'in ve Halkın Tepkisi: İstanbul Hükümeti tarafından imzalanan antlaşma, Ankara'daki Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kesinlikle tanınmadı. Meclis, antlaşmayı imzalayanları "vatan haini" ilan etti. Mustafa Kemal Atatürk, Sevr'i "yok oluş fermanı" olarak nitelendirdi.
  • Türk Kurtuluş Savaşı: Sevr'in dayattığı şartlar, Türk milletinin topyekün bir direnişe geçmesine neden oldu. Doğu'da Ermenilere, Güney'de Fransızlara ve Batı'da Yunanlara karşı verilen mücadeleler, Sevr'i bir kâğıt parçası haline getirdi.
  • Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923): Türk ordusunun kazandığı zaferler sonucunda, İtilaf Devletleri, yeni Türkiye Cumhuriyeti ile masaya oturmak zorunda kaldı. Lozan'da imzalanan antlaşma, Sevr'in aksine, Türkiye'nin bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tanıyan bir metindi.

AZ BİLİNEN İLGİNÇ BİLGİLER

  • Antlaşmayı Kimler İmzaladı? Sevr'i, Osmanlı Hükümeti adına Salih Paşa, Reşad Halis Bey ve Rıza Tevfik Bey imzalamıştır. Ancak bu üç kişinin imzaları, TBMM tarafından hain ilan edilince hukuki geçerliliğini yitirmiştir.
  • Sevr'in Hukuken Geçersizliği: Sevr Antlaşması'nın hukuksal olarak hiçbir zaman yürürlüğe girmediği unutulmamalıdır. Bir anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için Meclis'te onaylanması gerekmektedir. Ancak TBMM, bu anlaşmayı hiçbir zaman onaylamamıştır.
  • "Sevr Sendromu": Günümüzde bile, Türkiye'nin dış politikadaki çekinceleri ve uluslararası arenadaki güvensizlik duygusu, "Sevr Sendromu" olarak adlandırılmaktadır. Bu terim, Türk milletinin tarihsel olarak maruz kaldığı tehditleri ve dış güçlerin Türkiye'yi bölme girişimlerini ifade etmek için kullanılır.

Sevr Antlaşması, Türk milleti için bir teslimiyet belgesi değil, tam tersine bir direniş ve bağımsızlık ruhunun başlangıcı olmuştur. Bu antlaşmanın varlığı, Kurtuluş Savaşı'nın ne kadar haklı ve zorunlu bir mücadele olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Serv Antlaşması 4

Hitler'in Kabusu: Jesse Owens
Hitler'in Kabusu: Jesse Owens
İçeriği Görüntüle

Sevr, Türk tarihinin en büyük tehditlerinden biri olarak anılsa da, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğinin de bir sembolü haline gelmiştir.

Muhabir: Barış Berkant Oğuz