Yola çıkmadan evvel “bizim ülke kadar tatil yapan yok” diyenler arasında biz de vardık. Kimimiz tatil olması...
Yola çıkmadan evvel “bizim ülke kadar tatil yapan yok” diyenler arasında biz de vardık.
Kimimiz tatil olması daha iyi, kurum ve kuruluşların gideri azalıyor, yok elektriği, suyu; yok yemeği derken bi dünya masraf çıkıyor derken kimimizse “işlerin durması başlıca yük ve masraf” dedik. Dış devletlerdeki tatil günleri bizimkilerle hemen hemen aynı. Fakat bizim ki kadar milli ve dini bayramlardan sonra, arada kalan günlere hafta sonu etiketi vurup birleştirme yaparak uzatmalar yapan nadir ülkelerdeniz. Kıyasım ilerlemiş ve gelişmekte olan memleketlerle tabii.
İSMMMO’nun ülkemizdeki “Tatil ve Çalışma İstatistikleri” raporuna göre ücretli izin hakkı ve resmi tatiller toplamı hesap edildiğinde Türkiye’de yılda toplam 25 gün tatil günü var. Kanada ve Güney Kore ise Türkiye’den daha az tatil yapan ülkeler konumunda.
Rapora göre; resmi tatil özelinde 16 gün ile Slovenya en çok tatil yapan ülke. Onu 15’er günle Kıbrıs ve Japonya izliyor. Türkiye de 8 ülkeden sonra 11 gün ile en çok resmi izinin olduğu 5 ülkeden biri. Diğer ülkeler Fransa, İspanya, Polonya ve Letonya. En az resmi tatil yapan ülke ise 6 gün ile Macaristan, bu ülkeyi 7 gün ile Romanya takip ediyor. Tabi bizdeki uzatmalı birleşik tatil günleri dahil değil bu istatistiğe. Dünyadan ülkeme, oradan da memleketime doğru uzanalım biraz. Tatil dendi mi güzel ülkemin kıyı şeritleri akıllara geliyor. Maviyle yeşilin buluştuğu cennet kıyılar. Lahmacunların, suların ve locaların fiyatlarını nasılsa magazin programlarından öğrendiğimiz için oralara değinmeden memleket havasına değinmek istiyorum.
İstanbul- Ankara arasın yolculuğumuz on buçuk saati bulduktan sonra, Ankara – Sarıkaya arası üç buçuk saatte bitti. Bu sene yağmurun epeyce yağmasından sebep yollar, ekinler, dağlar yemyeşildi. Baharın yeşiline yazın sıcağına yakışır bir havada geldik memleketime.Ağaçta yemişler, “ev yakınına buyur”lu davetler, kedilerde sakinlik, köpeklerde sahiplik… Kendimden bir parça, parçasında özüm… Memleketim…Bayramlarda sılayı rahim ziyaretleri ve huzuru seviyorum. Gelmişten geçmişten bahsetmeleri, tanımadığım halde anlatılardan bildiğim ataların huylarını, aksiliklerini, saflıklarını ve nüfus müdürlüğünün verdiği cüzdanda yazanların değil de lakapla tanınanların elini öpüp alnımıza koymaları seviyorum. Özetle kursağımı kavurgamla doyurmayı.
Birçok yerde internetin çekmemesi ilk başlarda kaygılandırsa da sonradan insan bi alışıyor. Azla yetinmeyi öğreniyor insan.
Sana ulaşamayınca panikleyeceklere nereye gittiğini söyleyince “ara ara haber ver” diye tembihliyorlar. İletişim ağının seyrelmesiyle insanın zihin karmaşası da seyreliyor.
İnternet, uzun uzun telefon görüşmeleri, TV, dijital kanallar vs hep daha az hep daha öz. Trafiğin olmaması ise muazzam bir iksir. Ha bi de börek ve tatlı almak için gittiğinizde, dürüm yiyen börekçinin ısrarla size dürüm ısmarlamak istemesi de cabası. Seviyorum sizi hemşehrilerim…