Ekonomik sıkıntılar, toplumda yalnızca geçim derdini değil, ahlaki yozlaşmayı da tetikliyor. Son dönemde restoranlarda art arda yaşanan “hesabı ödemeden kaçma” olayları, esnafı mağdur ederken toplumsal değerlerdeki erozyonun da çarpıcı bir göstergesi haline geldi.

Kadıköy’de bir çiftin güvenlik kameralarına yakalanmasının ardından bu kez Çanakkale’de iki arkadaşın benzer bir şekilde hesap ödemeden mekândan ayrılması gündeme oturdu. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen görüntüler, adeta “ahlaki çöküşün fotoğrafı” olarak tartışılıyor.

HUKUK BOŞLUĞU

Restoran işletmecileri, zararlarını sosyal medyada teşhir ederek duyurmaya çalışıyor. Ancak hukukçulara göre bu durum, mevcut yasalar açısından gri bir alan. Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesi “karşılıksız yararlanma” suçunu düzenlese de, restoran veya kuaför gibi hizmet alanlarında “hesap ödemeden kaçma” vakaları için net bir yaptırım bulunmuyor.

NEDENİ EKONOMİK KRİZ

Art arda yaşanan olaylar, ekonomik krizin gölgesinde sadece cüzdanları değil, toplumsal değerleri de aşındırıyor. Esnafın yaşadığı mağduriyetin ötesinde, “ye, iç ve kaç” alışkanlığı Türkiye’deki sosyal çöküşün giderek yayıldığını gözler önüne seriyor.

YAYGIN HALE GELİRSE.

Gelin görün ki işin asıl büyük zararı esnafta değil. Esnaf birkaç gün söylenir, zararını yazar, unutup gider. Asıl zarar toplumun ruhunda! Çünkü bu “ye, iç, kaç” kültürü yayıldıkça, insanlar birbirine olan güvenini kaybeder. Yarın markette, pazarda, takside… herkes birbirinden şüphe eder. İşte o zaman sosyal çöküşün ta kendisini yaşamış oluruz.

Açlık insana hırsızlık yaptırır, o anlaşılır. Ama bu yapılanların açlıkla, sefaletle ilgisi yok; düpedüz utanmazlık. Kusura bakmasın kimse, ama bu milletin başına en büyük felaket enflasyon değil, bu arsızlıktır.