Dünya üzerinde her zaman bir deneysellik meselesidir müzik. Her deneme aslında ardından yeni bir ezgi sunar dinleyenine. Kimi zaman kaotik durumlar yeni müzik türlerinin çıkışına sebep olmuş, bazen bir kültürün evrimi bu türlerin mucidi olmuş ve olmaya da devam edecektir.

Türk kültürünün kopuzu özellikle halk müziğinin temel taşıdır. Günümüze kadar Cumhuriyet tarihi ile beraber onlarca forma taşınsa da bugünlerde özellikle kıymeti daha çok anlanan bir tür olma özelliğini koruyor. Kopuz aslında genel dönem sazlarının adı olsa da bugün dede sazı, balta sazı diye adlandırılan bağlamanın türevleri için de kullanıyor. Bunun en önemli temsilcisi ise tartışmasız Erkan Oğur.

Klasik müziği, batı ezgilerini bu toprakların sesleriyle en iyi harmanlayan kişi sanırım bu ülkede hala Erkan Oğur. Uzunca süren kariyerinin her döneminde ülke müziğine çok katkılar sağlamış bir isim. Müzik konusunda resmen bir derviş olma statüsü taşıyor.  Oğur, mucidi olduğu ve farklı varyasyonlar taşıdığı enstrümanlarla da bu topraklara aslında en ölmez eserleri bıraktı. Perdesiz gitarı yaptı ilk önce ve batının en temel enstrümanı olma özelliği taşıyan bu enstrümanı bu toprakların bir parçası haline getirdi. Daha sonra zaten bu ülkenin enstrümanı olan bağlamayı kopuzu çok sesli bir enstrüman formuna taşımak için kendi adını verdiği Oğur Sazı'nı yine bu topraklarla buluşturdu.

Ta ki Asya'dan bugüne gelen Türk müziğinin gelişimini bu denli etkilemiş ve etkileyecek müzisyenler kolay kolay yetişmeyecektir. Erkan Oğur'un aslında bu ülke müziğindeki dervişliği de bu yüzdendir. Bu toprakların seslerine verdiği sayısız eserler ve müzik tarihimize bıraktığı bu kıymetli buluşlar onu sonsuz ve ölümsüz yaptı. Oğur'un etkilerinin farkında olmak ve onu bir okul gibi dinlemek gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü ondan öğrenecek çok şeyimiz var...