Türkiye kadın hakları, kadın istismarı ve kadın cinayetleri konusunda, Avrupa ülkeleri arasında karnemiz gerçekten de çok zayıf.

İnternete girin, sadece 2024 yılında kaç kadın cinayeti işlendiği görürüsünüz.

Çeşitli kadın platformları ve kadın dernekleri 2024 yılında Türkiye'de 394 kadın cinayeti ve 259 şüpheli kadın ölümü gerçekleştiğini söylüyor. Bu cinayetlerin yüzde 71'inin aile içerisinde, yüzde 57'sinin evlerinde öldürüldüğü vurgulanıyor.

PEKİ KARNEMİZ NEDEN ZAYIF

Kadın hakları konusunda önemli yasal düzenlemelerimiz var. Ancak kadın istismarı ve kadın cinayetleri gibi konularda hala ciddi sorunlar yaşanıyor. Kadınlara yönelik ayrımcılık, ekonomik bağımsızlığın eksikliği, hukuki sistemdeki aksaklıklar ve toplumsal cinsiyet rolleri gibi faktörler, bu sorunların derinleşmesine neden oluyor.

Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadının toplumsal rollerini belirleyen temel unsurlardan biri olmaya devam ediyor. Geleneksel ve ataerkil yapı, kadınların erkeklerden daha düşük bir statüde görülmesine neden olmakta, kadınların eğitime, istihdama ve sosyal hayata katılımını kısıtlıyor.

BÜYÜK HATA

2011 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda çıkarılan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'a göre devlet, şiddetten şikâyetçi olan kadına, dilerse çocuklarıyla birlikte barınma imkânı veriyor. Süreç sona erene değin maddi yardım sağlıyor. İş ve hatta kimlik değişikliği yapmak isterse yardımcı oluyor. Şiddet uygulayan hakkında en az bir ay süreyle uzaklaştırma kararı alınıyordu.

Ancak 2021 yılı Mart ayı itibariyle Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile iptal edildi. Bu karar sözleşmeyi imzalayan ülkeler ve Türk kamuoyunda hala tartışılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin iptali büyük bir hatadır.

KIZ ÇOCUKLARININ ERKEN EVLENDİRİLMESİ

Kız çocuklarının eğitimden mahrum bırakılmasının yanı sıra, erken yaşta evlendirilmeleri ayrı bir sorun. Ayrıca iş gücüne katılımlarının sınırlanması sosyal bir yara olmuştur.  Örneğin, TÜİK verilerine göre 2023 yılında Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı yalnızca %35,9 olarak kaydedilmiş. Bu oran, kadınların ekonomik özgürlüğe sahip olmasının önünde büyük bir engel teşkil etmektedir.

Kadınların ev içi rollere hapsedilmesi, onların karar alma mekanizmalarına katılımını da sınırlandırmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kadın milletvekili oranı yaklaşık %20 civarında olup, siyasi temsil açısından da kadınların erkekler kadar güçlü bir konumda olmadığını göstermektedir.

Kadın hakları konusunda daha birçok şeyler sıralanabilir. Türkiye'nin karnesinin zayıf olmasının temelinde sosyo-kültürel ve hukuki faktörler yatmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede daha etkin yasal düzenlemeler yapılmalı, cezalar caydırıcı olmalı ve yasaların uygulanması sağlanmalıdır. Ekonomik ve eğitsel reformlarla kadınların güçlendirilmesi sağlanmalı ve toplumsal cinsiyet eşitliği bilinci medya ve eğitim yoluyla yaygınlaştırılmalıdır. Ancak bu şekilde Türkiye, kadın hakları konusunda daha güçlü ve adil bir toplum inşa edebilir

Olumsuzluklara rağmen yine de Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun