Türk tarihinin en çetin diplomatik mücadelelerinden birinin ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ileri görüşlülüğünün en parlak örneklerinden birinin nişanesi olan Hatay'ın Anavatana katılışının üzerinden 86 yıl geçti.
23 Temmuz 1939'da Hatay, uzun süren bir siyasi ve diplomatik sürecin ardından Türkiye Cumhuriyeti'ne katılarak Türkiye topraklarının ayrılmaz bir parçası oldu. Bu süreç, sadece bir toprak parçasının geri alınması değil, aynı zamanda ulusal birlik ve bağımsızlık ideallerinin zaferiydi.
HATAY'IN BİZDEN ALINIŞI
Hatay (o zamanki adıyla İskenderun Sancağı), Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli bir parçasıydı. Ancak I. Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) sonrası, İtilaf Devletleri bölgeyi işgal etmeye başladı. Özellikle Fransa, Suriye ve Lübnan ile birlikte İskenderun Sancağı'nı da kendi mandası altına almak istiyordu.
- Fransız İşgali ve Misak-ı Milli: Mondros'un ardından Fransızlar tarafından işgal edilen İskenderun Sancağı, Misak-ı Milli sınırları içinde yer alıyordu. Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele kadroları, bu bölgenin Türk toprağı olduğunu her fırsatta dile getiriyordu.
- Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921): Türk Kurtuluş Savaşı devam ederken, Ankara Hükümeti ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması, İskenderun Sancağı'na özel bir statü tanıdı. Antlaşmaya göre Sancak, Suriye sınırları içinde kalacak ancak özel bir idari rejime sahip olacak, resmi dili Türkçe olacak ve Türk parası geçerli olacaktı. Bu madde, bölgenin Türk kimliğinin korunması adına önemli bir adımdı, ancak henüz tam bağımsızlık ve anavatana katılım sağlanamamıştı.
İlginç Bir Bilgi: Ankara Antlaşması, Batılı bir devletin (Fransa) Ankara Hükümeti'ni resmen tanıdığı ilk uluslararası belge olması açısından da büyük önem taşır. Bu, Milli Mücadele'nin diplomatik zaferlerinden biriydi.
'KIRK ASIRLIK TÜRK YURDU'
Cumhuriyet'in ilanından sonra, Türkiye'nin dış politikasında Hatay meselesi sürekli bir öncelik olarak kaldı. Mustafa Kemal Atatürk, Hatay'ın Türkiye'ye ait olduğuna dair inancını her fırsatta dile getirdi ve bu davanın peşini bırakmadı. Onun için Hatay, sadece bir toprak parçası değil, aynı zamanda Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıydı.
- "Kırk Asırlık Türk Yurdu": Atatürk'ün 1937'de yaptığı "Hatay benim şahsi meselemdir. Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz" sözleri, Hatay davasına verdiği önemi ve konuya duyduğu hassasiyeti açıkça ortaya koyuyordu. Bu sözler, tüm Türk milletine adeta bir parola olmuştu.
- Uluslararası Arenada Yoğun Diplomatik Çalışmalar: Atatürk, Hatay meselesini uluslararası platformlarda sürekli gündemde tuttu. Fransa ile yoğun diplomatik görüşmeler yürüttü. Özellikle Milletler Cemiyeti'nde konunun çözüme kavuşturulması için büyük çaba sarf etti. Türkiye'nin bu konudaki kararlılığı ve Atatürk'ün diplomatik dehası, sürecin seyrini değiştirdi.
- Askeri Hazırlıklar ve Gözdağı: Diplomatik baskının yanı sıra, Atatürk gerektiğinde askeri güç kullanmaktan çekinmeyeceği sinyalini verdi. Nitekim, 1938'de Hatay sınırına asker yığması, Fransa üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu ve diplomatik çözüm sürecini hızlandırdı. Bu hamle, onun "barışçı ancak kararlı" dış politika ilkesinin bir göstergesiydi.
İlginç Bir Bilgi: Atatürk, Hatay meselesiyle bizzat ilgilenmiş, hatta sağlığı bozuk olmasına rağmen Hatay'daki gelişmeleri yakından takip etmiştir. Hatay'a gönderdiği heyetler aracılığıyla bölgedeki Türklerin durumunu ve uluslararası dengeleri sürekli analiz etmiştir.
HATAY DEVLETİ
Fransa ile Türkiye arasındaki gerilim, 1937 yılında Milletler Cemiyeti'nin araya girmesiyle çözülmeye başladı. Milletler Cemiyeti, İskenderun Sancağı'na özerk bir statü verilmesini ve Sancak Meclisi'nin kurulmasını kararlaştırdı.
- Hatay Millet Meclisi Seçimleri (1938): Milletler Cemiyeti'nin gözetiminde yapılan seçimlerde, Türkler büyük çoğunluğu elde etti. Bu, Hatay'ın Türk kimliğini uluslararası alanda tescilledi.
- Hatay Devleti'nin İlanı (2 Eylül 1938): Seçimlerin ardından Hatay Millet Meclisi toplanarak Hatay Devleti'ni ilan etti. Devletin ilk ve tek Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, Başbakanı ise Abdurrahman Melek oldu. Hatay Devleti, kendi bayrağını, anayasasını ve milli marşını oluşturdu. Türk lirası resmi para birimi oldu.
İlginç Bir Bilgi: Hatay Devleti, sadece 11 ay kadar süren kısa bir bağımsızlık dönemi yaşadı. Bu kısa ömürlü devlet, aslında Anavatana katılımın bir ara durağıydı ve Atatürk'ün stratejik bir hamlesiydi.
ANAVATANLA KAVUŞMA
Hatay Devleti'nin kuruluşu, Anavatana katılım yolunda atılmış son adımdı. II. Dünya Savaşı'nın yaklaşmasıyla Avrupa'da artan gerilim, Fransa'nın da stratejik olarak Türkiye'nin desteğini kazanma ihtiyacını doğurdu. Bu durum, Türkiye'nin elini güçlendirdi.
- Türkiye-Fransa Antlaşması (23 Haziran 1939): Türkiye ile Fransa arasında 23 Haziran 1939'da bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile Fransa, Hatay'ın Türkiye'ye bağlanmasını kabul etti.
- Hatay Millet Meclisi'nin Kararı: Antlaşmanın imzalanmasının ardından, Hatay Millet Meclisi 29 Haziran 1939'da oy birliğiyle aldığı kararla Türkiye Cumhuriyeti'ne katılma kararı aldı.
- Resmi Katılım (23 Temmuz 1939): 23 Temmuz 1939 tarihinde Türk askeri birlikleri, coşkulu kalabalıkların sevinç gösterileri eşliğinde Hatay'a girdi. Hatay, resmen Türkiye Cumhuriyeti'nin 67. ili olarak ilan edildi. Bu tarih, Hataylılar ve tüm Türkiye için büyük bir bayram oldu.
İlginç Bir Bilgi: Hatay'ın Anavatana katılışı, Atatürk'ün vefatından (10 Kasım 1938) kısa bir süre sonra gerçekleşti. Atatürk, Hatay'ın Türkiye'ye katıldığını görememiş olsa da, bu zafer onun yıllarca süren çabalarının ve vizyoner dış politikasının bir sonucuydu.
BİRLİĞİN VE BAĞIMSIZLIĞIN SEMBOLÜ
Hatay'ın Anavatana katılışı, Türk dış politikasının en başarılı diplomasi örneklerinden biridir. Bu süreç, sadece stratejik bir bölgenin geri kazanılması değil, aynı zamanda ulusal birlik ve bağımsızlık ruhunun da zaferidir.
- Atatürk'ün Vizyonu: Atatürk'ün uzak görüşlülüğü, diplomatik dehası ve kararlılığı sayesinde, Hatay davası barışçıl yollarla çözüme kavuşturulmuştur. Bu durum, onun uluslararası ilişkilerdeki yeteneğini bir kez daha kanıtlamıştır.
- Ulusal Birlik ve Beraberlik: Hataylıların yüzyıllardır süren Türk kimliğine bağlılıkları ve Anavatan hasretleri, bu sürecin başarıyla sonuçlanmasında büyük rol oynamıştır.
- Coğrafi ve Stratejik Önem: Hatay, Türkiye için stratejik bir kapı konumundadır. Akdeniz'e açılan limanları ve Ortadoğu'ya olan yakınlığı, bölgenin jeopolitik önemini artırmaktadır.
Hatay, bugün de Türkiye'nin en özel illerinden biri olmaya devam ediyor. Farklı inanç ve kültürlerin barış içinde yaşadığı bu kadim şehir, "Medeniyetler Beşiği" unvanını gururla taşıyor. Hatay'ın Anavatana katılışı, Türk milletinin azim ve kararlılığının, geçmişten geleceğe uzanan birliğinin en güzel nişanelerinden biridir.