Rus İmparatorluğu'nun son hükümdarı, Çar II. Nikolay Aleksandroviç Romanov, tahta çıkışından trajik ölümüne kadar Rusya'nın ve dünyanın en çalkantılı dönemlerinden birine tanıklık etti.
Geleneksel otokrasi anlayışıyla modernleşen dünyanın talepleri arasında sıkışan, bir yandan ailesine düşkün bir baba ve eş, diğer yandan ise tarihin en büyük devrimlerinden birinin kurbanı olan II. Nikolay'ın yaşamı, siyasi basiretsizlikler, kişisel zaaflar ve kaçınılmaz bir sona doğru sürüklenen bir imparatorluğun hikayesidir.
GELECEĞİN ÇARI
6 Mayıs 1868'de Puşkin (Tsarskoye Selo) kentinde, dönemin Çareviçi Aleksandr Aleksandroviç (gelecek III. Aleksandr) ve Çarevna Maria Fyodorovna'nın (Danışman Prenses Dagmar) ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Nikolay, katı bir askeri disiplin ve geleneksel Ortodoks inançlarıyla yetiştirildi.
Babası III. Aleksandr, önceki hükümdar II. Aleksandr'ın bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından tahta geçmiş, Rus otokrasisini sert bir şekilde savunmuştu.
Bu ortamda büyüyen Nikolay, liberal fikirlerden uzak, muhafazakar bir dünya görüşüyle eğitildi. Babasının "Güçlü bir el ile yönet" prensibi, onun yönetim anlayışının temelini oluşturacaktı.
Eğitimi, askeri strateji, hukuk, tarih, ekonomi ve farklı diller (Fransızca, Almanca, İngilizce) gibi geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Ancak, iddia edildiğine göre, siyasi konulara ve devlet yönetimine pek ilgili değildi.
Daha çok aile hayatına ve askeri yaşama düşkündü. 1894 yılında babasının beklenmedik ölümüyle, henüz 26 yaşındayken, kendisini tahtta buldu. Bu ani geçiş, genç ve deneyimsiz Nikolay için büyük bir sınavdı.
O, bu ani yükselişi "Çar olmayı hiç istemedim. Çar olmayı hiç düşünmedim. Hükümdar olmaya hazır değilim. Nasıl yönetileceğini bilemiyorum" sözleriyle dile getirmişti.
ROMANOVLARIN LANETİ
II. Nikolay, 1894 yılında Alman İmparatoru II. Wilhelm'in yeğeni, Hessen Prensesi Alix ile evlendi. Alix, Ortodoksluğu kabul ederek Aleksandra Fyodorovna adını aldı.
Bu evlilik, Nikolay'ın hayatının en önemli ve belki de tek istikrarlı dayanağı oldu. Çiftin dört kızı (Olga, Tatyana, Maria, Anastasya) ve bir oğlu (Aleksey) oldu.
Romanov Hanedanı'nın tek varisi olan Aleksey, doğumundan kısa bir süre sonra hemofili hastası olduğu anlaşıldı. Bu durum, imparatorluk ailesinin en büyük trajedisi ve Rusya'nın kaderini etkileyecek en önemli faktörlerden biri haline geldi.
Oğullarının hastalığı, İmparatoriçe Aleksandra'yı mistisizme ve dine yöneltti. Bu arayış, ona Grigori Rasputin adında tartışmalı bir "şifacı" ve rahip kılıklı bir dolandırıcıyı hayatlarına sokmasına neden oldu. Rasputin'in saray üzerindeki artan etkisi, hem halk hem de aristokrasi arasında büyük hoşnutsuzluğa yol açtı.
Rasputin'in siyasi kararlara müdahale ettiği, yozlaşmış bir figür olduğu söylentileri, monarşinin itibarını daha da zedeledi. Nikolay, eşine olan derin sevgisi ve oğullarının sağlığına olan düşkünlüğü nedeniyle Rasputin'in nüfuzunu kırmaya direndi.
İKTİDAR YILLARI VE HATALARI
II. Nikolay'ın iktidar dönemi, iç karışıklıklar, savaşlar ve sonunda devrimlerle dolu oldu.
- Japonya-Rusya Savaşı (1904-1905): Rusya'nın Uzak Doğu'daki yayılmacı politikası, Japonya ile savaşa yol açtı. Kara ve denizde alınan ağır yenilgiler (özellikle Tsushima Savaşı'ndaki deniz felaketi), Rusya'da büyük bir infial yarattı ve Çarlık rejiminin zayıflığını gözler önüne serdi.
- 1905 Devrimi: Japonya yenilgisiyle birleşen kötü yaşam koşulları, işçi grevleri ve köylü ayaklanmaları 1905 Devrimi'ne yol açtı. "Kanlı Pazar" olarak bilinen olayda, kışlık saraya dilekçe sunmaya giden silahsız işçilere ateş açılması, halkın Çar'a olan güvenini tamamen sarstı. Bu olayların ardından Nikolay, Ekim Manifestosu'nu yayınlamak ve Duma (parlamento) kurmak zorunda kaldı. Ancak Duma'nın yetkileri kısıtlıydı ve Çar, mutlak monarşiyi korumaya kararlıydı. Bu durum, anayasal bir monarşiye geçişi engelleyerek ilerideki devrimlerin zeminini hazırladı.
- Stolypin Reformları: Başbakan Pyotr Stolypin, 1906-1911 yılları arasında tarım ve sanayide önemli reformlar yapmaya çalıştı. Amacı, Rusya'yı modernleştirmek ve devrimci hareketleri engellemekti. Ancak Stolypin'in suikasta uğraması ve Nikolay'ın reformlara tam destek vermemesi, bu çabaların yarım kalmasına neden oldu.
- Birinci Dünya Savaşı (1914-1918): Rusya'nın Slav halklarını koruma iddiasıyla ve Alman İmparatorluğu ile olan gerilimiyle Birinci Dünya Savaşı'na girmesi, Çarlık rejiminin sonunu getiren en büyük faktör oldu. Rus ordusu iyi donanımlı değildi, askeri liderlik yetersizdi ve savaşın başında ağır yenilgiler aldı. Milyonlarca Rus askeri cephede öldü veya yaralandı. Savaşın getirdiği ekonomik sıkıntılar, kıtlık, enflasyon ve askeri kayıplar, halkın ve askerlerin savaş karşıtı duygularını körükledi. Nikolay'ın bizzat başkomutanlığı üstlenmesi ve sarayı karısı Aleksandra'ya bırakması, Rasputin'in nüfuzunu daha da artırdı ve monarşiye duyulan nefreti tırmandırdı.
ŞUBAT DEVRİMİ VE TAHTTAN FERAGAT
Birinci Dünya Savaşı'nın yıkıcı etkileri ve Çarlık rejimine duyulan güvensizlik, Şubat 1917'de Petrograd'da (St. Petersburg) kendiliğinden başlayan bir halk ayaklanmasına dönüştü.
Ekmek kıtlığı, işçi grevleri ve askeri isyanlar hızla yayıldı. Ordu, isyancılara katılınca, Çar'ın otoritesi tamamen çöktü.
9 Mart 1917'de II. Nikolay, İmparatorluk Genelkurmay Başkanı General Mihail Alekseyev'in ve Duma temsilcilerinin baskısıyla tahttan çekilmek zorunda kaldı.
Önce oğlu Aleksey adına çekilmeyi düşündü, ancak hemofili nedeniyle oğlunun da geleceğinin belirsiz olduğunu düşünerek, kardeşi Mihail Aleksandroviç lehine tahttan feragat etti. Ancak Mihail de tahtı kabul etmeyince, Romanov Hanedanı'nın Rusya'daki 300 yılı aşkın yönetimi fiilen sona erdi.
SÜRGÜN YILLARI
Tahttan feragat ettikten sonra, Çar ve ailesi Tsarskoye Selo'daki Aleksandr Sarayı'nda ev hapsine alındı. Bolşeviklerin iktidara gelmesiyle birlikte, güvenlik gerekçesiyle Ağustos 1917'de Batı Sibirya'daki Tobolsk şehrine sürgün edildiler.
Burada nispeten daha iyi koşullarda yaşadılar, ancak özgürlükleri kısıtlıydı.
Ekim Devrimi'nin ardından Bolşeviklerin gücü ele geçirmesiyle aileye yönelik baskılar arttı. Nisan 1918'de, Alman ilerleyişi nedeniyle aile, Urallar'daki Yekaterinburg şehrine, İpatyev Evi olarak bilinen bir tüccar evine nakledildi.
Buradaki yaşam koşulları daha da ağırlaştı. İpatyev Evi, "Özel Amaçlı Ev" olarak adlandırılmış ve sıkı bir gözetim altında tutuluyordu.
BÜYÜK TRAJEDİ
Rus İç Savaşı'nın kızıştığı ve Çek Lejyonları'nın Yekaterinburg'a yaklaşmaya başladığı bir dönemde, Bolşevik hükümeti ailenin kurtarılmasını engellemek için radikal bir karar aldı.
17 Temmuz 1918 gecesi, II. Nikolay, eşi İmparatoriçe Aleksandra, beş çocukları (Olga, Tatyana, Maria, Anastasya, Aleksey), aile doktorları Yevgeny Botkin, hizmetçileri Anna Demidova, aşçı İvan Haritonov ve uşak Aleksey Trupp, İpatyev Evi'nin bodrum katına indirildi.
Yerel Bolşevik yetkilisi Yakov Yurovski'nin emriyle, aile ve hizmetlileri kurşuna dizilerek infaz edildi. Cesetler daha sonra yakılarak veya asitlenerek gizli bir yere gömüldü.
MİRASI
Romanovların infazı, 20. yüzyılın en büyük siyasi cinayetlerinden biri olarak tarihe geçti. Sovyetler Birliği döneminde bu olay bir sır perdesiyle örtüldü.
Ancak Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından, 1990'lı yıllarda ceset kalıntıları bulundu ve DNA testleriyle kimlikleri kesinleşti.
1998'de, Nikolay ve ailesinin kalıntıları, Saint Petersburg'daki Peter ve Paul Katedrali'ne görkemli bir törenle yeniden defnedildi. 2000 yılında ise Rus Ortodoks Kilisesi tarafından şehit ilan edildiler.
II. Nikolay, tarihçiler arasında tartışmalı bir figür olmaya devam etmektedir. Kimi tarihçiler onu zayıf iradeli, kararsız ve siyasi gerçeklerden uzak bir lider olarak görürken, kimileri ise onu tarihsel koşulların ve babasından miras aldığı otokratik sistemin kurbanı olarak değerlendirir.
Ancak tartışmasız olan şey, onun saltanatının, Rus İmparatorluğu'nun çöküşüne ve Sovyetler Birliği'nin doğuşuna yol açan derin dönüşümlerin yaşandığı bir döneme denk gelmesidir. II. Nikolay'ın hayatı, monarşinin gücünü kaybetmesinin, devrimin kaçınılmazlığının ve tarihi olayların kişisel kaderler üzerindeki acımasız etkisinin trajik bir simgesidir.