Italy Talgam İsrail’li bir orkestra şefi ve aynı zamanda bir liderlik danışmanı. Orkestra şefleri ve yöneticiler arasında bağ kurarak, liderliğe ve iletişime dair ilham veren konuşmalar yapıyor. “Büyük Orkestra Şefleri Gibi Yönetin”, liderlik rolünü üstlenen ya da bu pozisyona hazırlanan her iş insanının izlemesi gereken bir TED konuşması. Orkestra şeflerinin liderlik özelliklerinden esinlenerek, orkestra performans görüntüleri üzerinden yaptığı benzetmeler ile bir liderin özgün tarzıyla nasıl başarıya ulaşacağı konusunda büyük bir farkındalık yaratıyor. Bir maestro gürültüden kusursuz bir harmoni çıkarmak zorunda. Aynı şirketleri kargaşadan bir düzene getirmeye çalışan yöneticiler gibi. Benzetmelerdeki asıl konu ise yönetmek ile kontrol etmek arasındaki farkı vurgulamak. Yöneticilerle çalışmalarımda araç olarak kullandığım bazı metaforları ve bunların şirketlerdeki etkilerini bu yazımda sizlerle paylaşmak istedim.
Italy Talgam’ın verdiği örneklerden biri Orkestra Şefi Riccardo Muti’nin hikayesi. Muti heybetli ve çok etkili, aynı zamanda otoriter bir şef. Hataya tahammülü yok ve kontrolü asla elinden bırakmıyor. Bir gün La Scala’nın 700 çalışanı tarafından imzalanmış bir mektup alıyor. “Büyük bir orkestra şefisiniz ama sizinle çalışmak istemiyoruz çünkü gelişimimize izin vermiyorsunuz. Bizi enstrüman gibi kullanıyorsunuz.” Aşırı kontrollü yönetimi onun istifa etmesine sebep oluyor. Günümüzün yönetim tarzında olması gereken değişimin harika bir yansıması. Yapılan çalışmalar şu anda özellikle gençlerin çalışmak istedikleri şirketten çok aradıkları özelliklerinden birinin “gelişimlerine destek” olduğunu ortaya koyuyor. La Scala’da yaşanan uç bir örnek olsa da her şirketin yeteneği işe alabilmek ve yeteneği şirketinde tutabilmek, çalışan mutluluğunu sağlamak ve iş gücü devrini performe edebilmek gibi karlılık ve sürdürülebilirlikle birebir ilişkisi olan konuların, sergiledikleri lider tarzıyla ilişkisini kurmaya başlaması gerekiyor.
Başka bir örnek Alman Şef Herbert Von Karajan’ın orkestasını yönetim tarzı. Karajan diyor ki, “Orkestrama vereceğim en büyük zarar onlara anlaşılır ve açık işareteler vermektir çünkü bu birbirlerini dinlemesini engeller” Bu yüzden yönetirken gözlerini hep kapalı tutuyor. Bir işaret veriyor ve sonra yoruma, yaratıcılığa, iş birliğine izin vermek için orkestraya inanılmaz bir alan tanıyor. Peki komut vermeden bu nasıl mümkün oluyor? Talgam’ın açıklaması şu şekilde “Sürecin kendi sağlam dinamikleri ve liderin kafasında bir plan olduğunda, siz her zaman ne yapacağınızı bilirsiniz” Bu anlatımın yöneticilik ve liderlik arasındaki farkı anlatan çok etkili bir örnek olduğunu düşünüyorum. Karajan’in yönetim tarzını bir şirket lideri olarak uygulayıp başarılı sonuç almak için 3 konuyu ele almak gerekir. Vizyon yaratmak ve şirketin tüm seviyelerinde yaygınlaştırmak, çalışanlara güvenmek ve bu güveni yetkilendirerek, karar almalarına yer açarak göstermek, işin süreçlerini, süreç sahiplerini net bir şekilde belirlemek ve sorumluluk vermek. Liderlik etmeyi pas geçip “ne zaman ne yapacağını” bilen profesyonel ve motivasyonu yüksek bir ekibe sahip olmak mümkün değil.
Talgam’ın orkestra – lider benzetmelerini gösterdiği videolarda çok etkilendiğim bir bölüm var. Orkestra Şefi konser esnasında işini tam olarak yapmayan bir trompetçiye uzaktan 3 kez işaret gönderiyor. Otoriter bir şef değil ancak gerektiğinde “ben buradayım” diyor. Yani otorite gerektiği zaman ortaya çıkıyor. İzleyiciden, orkestradan, müzikten kopmadan, tam zamanında, gözleriyle ve işaretleriyle trompetçiye uzaktan geri bildirim veriyor. Tüm konserlerdeki amaç her zaman “iyi bir müziğin ortaya çıkması” Bir orkestra şefi kendisi çalmadan, o muhteşem müziğin çıkmasını nasıl sağlıyorsa, iyi bir yönetici de işin içinde olmadan, başarıyla şirketi yönetebilir.
Ve Bernstein, Tangam’ın öğretmeni. Dünyaca tanınmış Amerikalı Orkestra Şefi. Tangam’ın onun müthiş bir maestro olduğunu düşünmesinin nedeni daima anlam katarak yönetiyor olması. Acı dolu bir melodi çalınırken yüzünde bir acı var. Duygularıyla kattığı bu anlam, hikayesinin dinlenmesini mümkün kılıyor. Bir konserde anlam yaratarak ulaşmak istediği sonuç ise müzisyenler ve dinleyicilerin hikâyeyi duymalarını mümkün kılmak. Buradaki benzetmeyi ise çalışanlar müzisyenler, müşteriler ise müzisyenler olarak yapıyor. Şirketi yönetirken “işi anlamlı kılan hikâyeyi” tüm paydaşlara verebilmek nasıl olurdu? Bu yüzdendir ki takip edilen liderler, işe herkes için anlam katmayı başarabilenlerdir.
Talgam bunların tümünü yaptığında “yapmadan yapma” noktasına ulaşırsınız diyor. Bu ifade, şirket sahiplerinden en çok duyduğum “İşler ben olmadan yürüsün” hayaline ne kadar da yakın. Bu hedefe ulaşmak liderlikle mümkün. Ben bunun başlangıç aşamasını üç adım olarak tanımlıyorum.
• Özüne inip kendini tanımak
• Liderliğin işine etkisini fark etmek
• Kazandığın her lider özelliğinin istediğin bir iş sonucunu değiştirdiğini görmek
Herkese keyifli bir gün dilerim…