İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
TALAT PAŞA GERGİNLİĞİ
Geçtiğimiz hafta Talat Paşa hakkında 'katil' denmesi üzerine mecliste gerginlik yaşanmıştı. Dervişoğlu bu konu hakkında;
''Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nun 18 Haziran 2025 tarihli 98’inci Birleşiminin ikinci oturumunda söz alan DEM Partili bir milletvekili, milletimizi ve şanlı tarihimizi hedef alan bir konuşma yapmış, Türkiye’yi soykırımcılıkla, Talat Paşa’yı da katillikle itham etmiştir.
Bilinmesini isterim ki; Türk Milletine “soykırım” iftirasında bulunmak, tarihimize yöneltilmiş düşmanca bir saldırıdır.
Bu düşmanca saldırıya geçit vermemek adına mecliste direnç gösteren tüm milletvekillerimizi alınlarından öpüyor, tebrik ediyorum.
Çok değil 8 yıl önce;
Aynı kürsüden yapılan, benzer bir açıklama karşısında Talat Paşa’yı ve Türkiye’yi savunmak için sıraya giren Cumhur Koalisyonu üyeleri, bugün hiçbir şey olmamış gibi susuyorsa, Türkiye’yi soykırımcılıkla itham eden o zatı ve onun ithal kirli sözlerini umursamıyorsa, orada bir hassasiyet değil, üstü kapalı bir onay hatta memnuniyet görülmekteyse, mesele, ancak umursamaz, ilkesiz ve teslimiyetçi bir iktidar zaafiyetiyle tanımlanabilir.
Bu kürsüden;
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti” yazılı makamların, masalarında oturanlara sesleniyorum. Üç günlük siyasetinizle, 3000 yıllık devletin kirletilmesine seyirci kalamazsınız! Aklınızı başınıza alın, o makamlar için iradelerinize koydurduğunuz ipotekleri kaldırın, Türk Milletine, Türk Devletine rağmen, onların hilafı ısrarında kalırsanız, tarih sahnesinde sorumluluktan kurtulamazsınız. İYİ Parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yaptığımız müracaatla, söz konusu konuşmanın meclis tutanaklarından çıkartılmasını, iftira nitelikli beyanların sahibinin Meclis İçtüzüğüne göre cezalandırılmasını talep ettik. Ayrıca Meclis Başkanı ile birlikte, mecliste grubu bulunan siyasi partilere de ziyaretlerde bulunarak, konu ile ilgili hassasiyetlerimizi kendilerine ilettik. Şimdi kendimiz için değil, milletimizin geleceği için adaletin tecellisini bekliyoruz. Ne tesadüftür ki, Saray iktidarı, yeni Adalet sarayları inşa etmeye başladığından beri, Adalet, Saray sultasından kurtulamadı. Bırakın kurtulmayı, her gün o karanlığın bataklığına daha çok gömülmektedir. Evet, sadece adalet değildir karanlığa sürüklenen. Aynı zamanda Hürriyettir. Fikirde, düşüncede, bilimde, medyada, okullarda, sokaklarda, hürriyet her yerde zincirlidir. Nasıl ki adalet herkes için lazımsa, kadını, erkeği, zengini fakiri bundan yoksun olduğunda, hiçbir sıfat, onu yerine koymaya yetmiyorsa, hürriyet de öyledir. Cumhur Koalisyonuna imtiyaz olarak tanımlanırken, milletten esirgeniyorsa, orada ancak ve ancak esaret vardır, zorbalık vardır, istibdat vardır.
Evet, Adalet sarayları…
En büyüğü ise Çağlayan’dadır. Ve bu en büyük adalet sarayının gölgesinde Abide-i Hürriyet anıtı vardır. O anıtta ölülerimiz değil, mücadelemiz yatmaktadır. Sadece Talat ve Enver Paşalar değil, Mithat Paşa’lar, Mahmur Şevket Paşa’lar yatmaktadır.
Her daim kahrolsun istibdat, yaşasın Hürriyet diyerek, Yaşasın Vatan, Yaşasın Türk Milleti diyerek, ömrünü bu yolda feda edenler yatmaktadır.
Bu sıradan tarih değil “Bizim tarihimizdir”. Türk’ün makus talihini yenenlerin tarihidir. Namık Kemal’lerden, Mustafa Kemal’lere kadar çağın Türk’e uymasını bekleyerek uyuyanların değil, Türklüğün çağı geçmesi için, onu uyandıranlar, ona şevk ve şan verenlerin tarihidir.
Allah hepsinden razı olsun. Ve and olsun ki;
250 senedir süren bu mücadele cumhuriyetle taçlanan bu kutlu yol ve büyük ülkü her daim yoldaşlarını ve gönüldaşlarını bulacaktır. İyi Parti işte bu tarihin bir çıktısı, bu mücadelenin sönmeyen ve asla sönmeyecek meşalesidir.'' dedi.
''ARTIK DEVLET KALMAMIŞTIR''
Dervişoğlu, hükümeti eleştirerek;
'' “HUKUK DEVLETİ” kavramının Türkiye’de İKİ ÖNEMLİ EKSİĞİ vardır. Bunlardan birincisi, Hukuktur. İkincisi ise ne yazık ki Devlettir. Bu ikisi olmayınca, geriye meşruluğunu yeniden üretemeyen, haliyle de geriye, iktidardan ziyade, alelade bir organizasyon kalmaktadır. Sarayın makam saplantısıyla ürettiği tehdit ve tehlike budur. Ve bu haliyle de devletimizin ve milletimizin bekası, bizzat “beka beka” diye bağıranlarca tehdit edilmektedir.
Asıl tehdit;
Devletimizi bir oydaşma/meşveret zemini olarak değil, bir şahıs malı zannedenlerin ta kendileridir. Hayatlarımızın her alanında her gün bunun sayısız örneklerini yaşıyoruz. Geçtiğimiz hafta yaşadıklarımız ise aylardır uyardığımız bu tehditlere ilişkin;
Çok net bir örnek teşkil etmiştir. Artık Devlet kalmamıştır. Gazi ünvanlı Meclisimizin kürsüsü büyük Türk milletine ve binlerce yıllık devletimize “soykırımcı” iftirası atılacak hale getirilmiştir. Ne yazık ki Meclisi yöneten Başkanvekili bu sözleri değil, bu sözlere tepki gösteren Türk’ü ve Türk devletinin değerlerini savunan İYİ Partinin sesini kısmaya çalıştı. Elbette ki bunun karşılığı olan haklı tepkiyi de gördü.
Talat, Enver, Cemal Paşalar….
Derdimiz, sadece bu önemli şahsiyetlerin aziz hatırları ile sınırlı değildir, derdimiz, Türk modernleşmesine, uyanışına, inkişafına karşı girişilen sağlı sollu, bölücü yıkıcı saldırılara karşı Türk milletini ve onun devletinin değerlerini savunmaktır.
Derdimiz, 200 yıllık ilerleme ve muasır medeniyetler seviyesini aşma yolculuğumuza taş koyanlarladır. Konulan taşları da, o taşları koyanları da yolumuzdan kaldırmak boynumuzun borcudur.
Bu borcu tarih yüklemiştir!
Bu borcu ecdad yüklemiştir!
Bu borcu Rabbim nasip etmiştir!
1071’de Malazgirt ovasında, Alparslan, 1453’te Surların önünde, Fatih Sultan Mehmet Han, 1900’lerin başında, İttihat ve Terakki, 1920’lerde, Kuvva-i milliye, Bugün ise İYİ PARTİYİZ. Bu sesi susturamazsınız. Bu yürüyüşü durduramazsınız Bu ülküyü unutturamazsınız.'' dedi.