Selçuk Üniversitesi’nde arkeoloji ve sanat tarihi eğitimi alan Kemal Güler, hobi olarak başladığı çinicilik mesleğini mezuniyet sonrası profesyonelliğe dönüştürdü. 36 yıl önce İzmir’de kurduğu atölye, onu Türkiye’de Büyük Selçuklu usulü ince işçiliğin nadir uygulayıcılarından biri haline getirdi.
“Zor, Başarılması Neredeyse İmkânsız” Teknik
Güler, yüksek silisli ve sırçalı olan iznik (Selçuklu) çini tekniğinin dünya çapında “başarılması zor” kabul edildiğini belirtiyor. Ustası olmadığını, eski ustaların yaptığı eserleri inceleyerek kendini geliştirdiğini ifade eden Güler, “Tarihî ustalar benim ustam; onların notları, eserleri ilhamım oldu” diyor.
Kubbe-i Hadra’nın Her Çinisi Bu Atölyede Hayat Buldu
Mevlana Müzesi’ndeki “Kubbe‑i Hadra” restorasyonunda yer alan 16 dilimli turkuaz çinilerden oluşan parçaların tamamı, Güler’in atölyesinde el emekçiliğiyle üretildi. Test sonuçlarıyla rakipleri geride bırakan numuneler, resmi kurumlar tarafından birinci seçildi.
Güler, “Sadece bir iş gibi görmedik; manevi boyutu ağır bastı. Üretim süreci bambaşka bir haz verdi” sözleriyle duyduğu gururu anlatıyor.
Eşi Hem Destekçisi Hem Çırağı
Kemal Güler’in en büyük destekçisi aynı zamanda tek çırağı olan eşi Neval Güler. Zor, titiz ve yüksek beklentili bir ustayla çalışmanın hem gurur hem duygu dolu anlar yaşattığını anlatan Neval Güler, “Yeşil kubbedeki çiniler bizim için her gün özel; her baktığımızda aynı heyecanı hissediyoruz” diyor.
Çiniyle Ruhunu da Boyayan Usta
Kemal Güler, her çininin içine emeğini, sabrını ve ruhunu katıyor. “Her çinide ayrı bir bağ oluşuyor; bazen ‘Ben mi yaptım bunu?’ diyerek kendime hayran kalıyorum” diyen Güler’in eserleri, şimdi Mevlana’nın kubbesinde sonsuzluğa uzanıyor.