Rant deyince çoğumuzun aklına hemen beton, arsa, imar planları gelir. Oysa bu kelimenin geçmişi bugünün apartman dairelerinden, sitelerinden, plazalarından çok daha eskilere uzanıyor. Ve belki de daha sarsıcı bir gerçekle başlıyor: Rant, çalışmadan kazanmanın adıydı. Şimdi ise sadece kazanç değil, bir iktidar biçimi haline geldi.
Toprakla başladı, mekâna yayıldı
İlk zamanlarda rant dediğimiz şey, toprağa sahip olanın çalışana üstünlüğüydü. Feodal bey, köylünün emeğinden pay alır; hiçbir üretimde doğrudan rol oynamadan hayatını sürdürürdü. Zamanla bu güç, kentlere taşındı. Toprak sahibi olan değil, doğru yerde doğru anda bulunan, haritanın hangi mahallesinin yükseleceğini önceden bilen kazanır hale geldi.
Ama mesele sadece coğrafya değil artık. Mesele, bilgi. Mesele, bağlantı. Mesele, karar alma mekanizmalarının neresinde durduğunuz.
Modern zamanların görünmez kazanımları
Bugün rant dediğimiz şey, yalnızca imar değişiklikleriyle sınırlı değil. Hangi bilgiye kimin erişebildiği, hangi yatırımın nereye yapılacağı, hatta hangi sanatçının destekleneceği bile bir rant meselesi. Kültürel sermaye, görünmez ama son derece etkili bir rant alanı. Herkesin konuştuğu isimler, kitapçılarda öne çıkarılanlar, haber bültenlerinde en çok gösterilenler… Tüm bunlar, bir seçimin, bir yönlendirmenin sonucu. Ve kazananlar her zaman, sistemin merkezine yakın olanlar.
Burjuvazi rantla büyümez, rantla yeniden doğar
Bir kesim için rant, sadece servetin artması değil; aynı zamanda sosyal statünün, siyasi gücün, hatta meşruiyetin yeniden inşasıdır. Bu yüzden kimi zaman bir arsa meselesi, bir seçim kampanyasının gölgesine düşer. Kimi zaman bir festivalin sponsoru, aslında bir inşaat firmasının itibar yatırımıdır. Ve kimi zaman bir üniversite kürsüsü, ekonomik gücün ideolojik üretim aracına dönüşür.
Rant karşıtlığı neye karşı duruyor, ya neyi gözden kaçırıyor?
Rantı eleştirenler haklı: Üretenin değil, yönetenin kazandığı bir sistem adil değildir. Ancak eksik olan şey, sadece kazananı değil, oyunun kurallarını da sorgulamak. Çünkü bazen, oyunun kurallarını değiştirmek isteyenler bile yeni bir rant düzeninin kurucusu olabiliyor.
Kısaca…
Rant, bugünün en çok konuşulan ama en az anlaşılan kelimelerinden biri. Oysa hikâyesi çok açık: Kimin neye, ne zaman ve nasıl eriştiğiyle ilgili. O yüzden meseleye sadece "kim ne kadar kazanıyor" diye bakmak eksik kalır. Asıl soru şu olmalı: Kim üretiyor, kim karar veriyor, kim dağıtıyor?
Ve belki de en önemlisi: Biz bu düzenin neresindeyiz?