Kıbrıs adasındaki Türk halkına karşı katliamlar yapan terör örgütü EOKA'nın (Ethniki Organosis Kyprion Agoniston adlı Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılarıyla bilinen terör örgütü) faşist ideolojisinin Yunanlar tarafından ayakta tutulmasına karşın Kıbrıslı Türklerin toplumsal hafızasında bu örgütün saldırılarının yeterince canlı tutulmadığı belirtiliyor.

Uluslararası Final Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ulvi Keser, AA muhabirine, Kıbrıs Türk halkına yönelik katliamlarıyla tanınan EOKA'nın tarihini ve güncel durumunu değerlendirdi.

Keser, Yunanlıların EOKA'yı unutmadığı ve onun sürekliliğinden yararlanmasına karşın Türk halkının belleğinde EOKA'nın olması gerektiği gibi diri tutulmadığını belirterek "Yunanlar suyun gücünden değil sürekliliğinden yararlandı. Onlar EOKA’yı hep yaşattılar, unutturmadılar. Biz ise ne yazık ki unuttuk. Romalı General Cato’nun 'Kartaca yıkılmalıdır' dediği gibi biz de her platformda bu örgütle ve ideolojisiyle hesaplaşmalıyız. Aksi halde geçmişin kanlı gölgeleri geleceğimizi tehdit etmeye devam eder." dedi.

EOKA'nın Kıbrıs Türklerine yönelik katliamlarla dolu geçmişinin bugün Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından çerçevesi tamamen değiştirilerek sunulduğunu belirten Keser, EOKA'nın yıl dönümünün devlet törenleriyle anıldığını ve heykeller, anıtlar, pullar, paralarla EOKA kahramanlaştırıldığını söyledi.

Ulvi Keser, Tarihte Türklere karşı işlediği barbarca suçlar ile adı anılan ve terör örgütü olarak tanınan EOKA'nın kuruluşunun 70'inci yılı münasebetiyle bu yıl yapılan kutlamalarda Rum lider Nikos Hristodulidis'in eski EOKA üyeleriyle buluşarak "EOKA ruhunu yaşatacağız!" dediğini anımsatarak devlet kurumlarının, sivil toplumun ve medyanın o dönem yaşananlarının Türk toplumunun hafızasındaki yerinin korunması için hep birlikte çalışması gerektiğini ifade etti.

"EOKA kurucularından Grivas, Anadolu Türklerine karşı da savaştı"

EOKA'nın 1 Nisan 1955’te Kıbrıs’ta silahlı eylemlere başlayan ve amacı Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı olan bir yeraltı örgütü olduğunu ve örgütün ideolojik arka planının "Megali İdea" olarak bilinen büyük Yunanistan hayaliyle ilintili olduğuna dikkati çeken Keser, bu örgütün, sadece siyasi bir amaç uğruna değil, aynı zamanda "Kıbrıs Türk halkına yönelik sistematik bir etnik temizlik ve soykırım hedefiyle şekillenmiş ideolojik bir proje" olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Keser, 2. Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan'ın, önce İtalyanlar ardından da Nazi Almanyası tarafından işgale uğradığını ve ardından da kendi içinde son derece kanlı bir iç savaşa sürüklendiğini anımsatarak şöyle konuştu:

"Bu dönem, Yunan tarihinde 'Megali Limos' yani 'Büyük Açlık' olarak anılan en trajik dönemlerden biridir. Ekonomi tamamen çökmüş, sanayi ve tarım üretimi durmuş, ithalat-ihracat durmuş, eğitim kurumları ilkokuldan üniversiteye kadar kapanmış, para birimi olan drahmi tamamen değersizleşmişti. Halk, açlıkla mücadele ediyordu. Ortalama kadınlar 20-25 kilogram civarındaydı, doğurganlık sıfıra inmişti. İnsanlar un ve yağ için 15-20 saat kuyruklarda bekliyordu, devlet günde yalnızca 6 gram un verebiliyordu."

Yunanistan’ın bu felaketten toparlanmaya çalıştığı dönemde İngiltere'nin ittirmesiyle 1950’de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne başvurarak Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilmesini talep ettiğini ancak bu talebin reddedildiğini kaydeden Ulvi Keser, bunun üzerine, sadece Kıbrıslı Rumların katıldığı göstermelik bir referandum düzenlendi ve bu oylamanın sonucuna dayanarak, "Kıbrıslı halk Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını istiyor" iddiası ortaya atıldığını anlattı.

Keser, sadece Rumların katıldığı referandumun ardından ortaya atılan iddiaların dünya kamuoyunda karşılık bulmaması neticesinde silahlı mücadelenin devreye sokulduğuna işaret ederek şunları söyledi:

"EOKA’nın şekillenmesi, esasen 1952 yılında Makarios (3. Makarios, doğum adı Mihail Muskos) ile Yunan subayı Yorgos Grivas’ın Atina’daki buluşmasıyla başlar. Grivas, daha önce Yunan ordusunda görev yapmış bir subaydı ve aynı zamanda Milli Mücadele sırasında Batı Anadolu’nun işgalinde Türk halkına karşı savaşmıştı. Dolayısıyla sadece Kıbrıslı Türklere değil, Anadolu halkına da silah doğrultmuş bir isimdi. Bu iki kişi yani Makarios ve Grivas, 1952-55 arasında EOKA’nın altyapısını oluşturdu. Bu süreçte Yunan hükümetinin desteğiyle örgüte silah ve mühimmat sağlandı. Çekirdek kadro Yunan subaylarından oluşuyordu. 1955’te, adanın çeşitli bölgelerine yayılarak ilk eylemlerine başladılar."

34 yıllık genel cerrah, avukat oldu 34 yıllık genel cerrah, avukat oldu

"EOKA'nın feshi kağıt üzerindeydi"

EOKA'nın örgüt ideolojisinin merkezinde etnik temizlik hedefinin olduğu ve sadece Türkler değil kendilerine destek vermeyen Rumları dahi hedef haline getirdiğini kaydeden Keser, örgütün tali hedefinin İngiliz yönetimini adadan çıkarmak asıl hedefinin ise adadaki Türk varlığını yok ederek Kıbrıs'ı tamamen Yunanlaştırmak olduğunu belirtti.

Keser, EOKA kurucularından Grivas'ın Yunan halkı Nazi işgali altındaki Yunanistan'da Almanlara karşı direniş örgütleri kurarken Nazilerle işbirliği teklifinde bulunduğu ancak Nazilerin bu teklifi ciddiye almadığını ve normal şartlarda idamla cezalandırılması gereken bu davranışına rağmen savaş sonrası Grivas'a Yunan devleti tarafından madalya verirken emekli yarbaylıktan korgeneralliğe yükseltildiğini ifade etti.

EOKA'nın sadece siyasi faaliyetler yürütmeyip adeta "insan avı"na çıkan bir örgüt olduğunu anlatan Prof. Dr. Keser, örneğin gazeteci kimliğiyle bilinen Nikos Samson'un, sokak ortasında sırtından insanları vurarak öldürüp, sonra fotoğraflarını çekip ertesi gün kendi gazetesinde yayımladığını aktardı.

Keser, 1960 yılında örgütün resmi olarak kendisini feshetmesinin sadece kağıt üzerinde bir fesih olduğuna ilişkin değerlendirmelerde bulunarak sözlerini şöyle tamamladı:

"EOKA'nın faaliyetleri arasında Türk köylerine pusu kurmak, otobüsleri kaçırmak, işçilerle dolu araçları katletmek gibi sistematik saldırılar vardı. Sinde (İnönü) köyündeki işçi otobüsüne yapılan saldırı, Larnaka’dan kaybolan otobüsler gibi olaylar, hala hafızalarda canlıdır. 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti kurulunca EOKA resmi olarak feshedildi. Ancak bu sadece kağıt üzerindeydi. Örgüt üyeleri devletin en üst kademelerine yerleştirildi. Örneğin Tasos Papadopoulos, ileride Cumhurbaşkanı oldu. EOKA'nın kurucu kadrosundan Polykarpos Yorgacis İçişleri Bakanı yapıldı. Kendisi ayrıca Akritas isimli derin devlet yapılanmasını kurdu. Bu örgüt, 1963 Kanlı Noel olaylarının faili olan Akritas Planı'nın uygulayıcısıydı.

EOKA-B adıyla 1970’lerde yeniden organize olan örgüt, Nikos Samson’un darbesine giden süreci başlattı. Bu dönemde Rum faşist Albaylar Cuntası, Makarios’a karşı darbe düzenledi. Sonuç, Türkiye’nin 1974’te garantörlük hakkını kullanarak başlattığı Kıbrıs Barış Harekatı oldu. Ancak asıl trajedi, bu süreçte yaşanan sivil katliamlardı. Muratağa, Sandallar, Atlılar, Taşkent gibi köylerde kadın, çocuk, yaşlı demeden siviller katledildi. EOKA ideolojisi, sadece Türklere değil, aynı zamanda kendi halkına da yöneldi. Solcu, komünist, farklı düşünen Rumlar da örgütün hedefindeydi."

Kaynak: AA