İTÜ Afet Yönetim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, iklim değişikliğiyle mücadelede bireysel tüketim alışkanlıklarının önemine dikkat çekerek, su ayak izi yüksek gıdalardan uzak durulması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Kadıoğlu, özellikle aşırı et tüketiminin iklim değişikliğine olumsuz etkilerinden söz ederek, 1 kilogram kırmızı etin sofraya gelene kadar yaklaşık 15 ton su harcandığını belirtti. Kadıoğlu, “Et yemeyin demiyorum ama aşırıya kaçmamak lazım. Yerli bitkilerle de protein ihtiyacı karşılanabilir” ifadelerini kullandı.
Tropikal Meyveler Yerine Yerel Ürünler Tercih Edilmeli
Avokado, kivi gibi tropikal meyvelerin yüksek miktarda yağmur suyu gerektirdiğini belirten Kadıoğlu, “Su ayak izi düşük ürünler tercih edilmeli. Yerli üretime uygun, daha az su tüketen mısır, fasulye gibi gıdalar ön planda olmalı” diyerek tüketici tercihlerini gözden geçirme çağrısı yaptı.
İsraf, İklim Mücadelesinin Önündeki En Büyük Engel
İklim değişikliği ile bireysel mücadelenin yolunun israfı azaltmaktan geçtiğini belirten Kadıoğlu, “Su, enerji, gıda kullanımında büyük israf var. Dini bir yaklaşımla anlatmak gerekirse; israf günahtır. Ben buna 'ekolojik günahlar' diyorum. Az tüket, yeniden kullan, geri dönüştür mottosuyla hareket edilmeli” ifadelerini kullandı.
Sıcak Hava Dalgaları Görünmeyen Bir Tehlike
Kent ısı adası etkisinin özellikle sıcak yaz aylarında ölüm riskini artırdığını ifade eden Kadıoğlu, yaşlılar, çocuklar ve kronik hastaların sıcak dalgalarından olumsuz etkilendiğini söyledi. “Türkiye'de bu ölümler sistematik olarak kaydedilmiyor. Oysa ölüm nedenleri arasına sıcak hava dalgaları eklenmeli” uyarısında bulundu.
İklim Kriziyle Mücadele Tabağımızdan Başlıyor
Prof. Dr. Kadıoğlu, iklim krizinin yalnızca büyük sanayi faaliyetleriyle değil, bireysel tüketim alışkanlıklarıyla da şekillendiğini vurgulayarak, “Yediğimiz, içtiğimiz her ürünün arkasında bir çevre bedeli var. Bireysel olarak atacağımız her adım, doğayı korumaya katkı sağlayacaktır” dedi.