Cumhuriyet Halk Partisi lideri Özgür Özel, Yurttaş Birlikteliği tarafından Tandoğan’da düzenlenen "Emeklilerin ve Emekçilerin Bütçe Hakkı" mitingine katılarak bir konuşma gerçekleştirdi.
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan ve Sol Parti Basın Sözcüsü İsmail Hakkı Tombul'da konuşma gerçekleştirdi.
Özel, burada yaptığı konuşmada, "Yurttaş Birlikteliği geçen ay bizleri ziyaret etti, büyük bir nezaketle iki şey sordular. Birisi, dediler ki: 'Siz her hafta sonu bir büyük miting yapıyorsunuz. Ancak, bütçe başlamadan hemen önceki cumartesi biz, bir mitingde emeklilerin ve emekçilerin bütçe hakkını hatırlatmak, bütçe talebini haykırmak istiyoruz. O gün siz miting yapmasanız olur mu?' Dedik ki: 'Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber.' Zaten emeklinin hakkı için, emekçinin hakkı için, gelecekte bugünlerdeki zorlukları yaşamasınlar diye bir büyük mücadeleyi veriyoruz. O gün biz o dayanışmayı gösteririz. Sordular: 'Peki bizim mitinge gelin, bir selamlar mısınız?' diye. Dedim ki: 'Alnından terini, alın terini akıtan, emeğiyle geçinen emekçiyi selamlamayacağız da hakkı yenilen emeklileri selamlamayacağız da kimi selamlayacağız? Hepiniz hoş geldiniz, hepinizi sevgiyle selamlıyorum.'
Buradaki komitesini görevlendiren Yurttaş Birliği'ndeki 74 sivil toplum örgütüne, bu mücadelede bizimle birlikte bu meydanda olan tüm siyasi partilere, sendikalara, derneklere, tüm yapılara ve bu meydana bütçe görüşmelerinden iki gün önce gelip bütçe hakkını talep eden, haykıran herkese dayanışma duygularımızla selamlıyoruz. Hepiniz iyi ki varsınız, hepinizi çok seviyoruz.
Bütçe hakkı, insanlığın en önemli kazanımıdır. En önemli kazanımı bütçe hakkı. Öyle 'meclisler kurulmuş, mecliste bir komisyon kurulmuş, bütçeler orada konuşulmuş' öyle bir yer değil bütçe. Bütçe meclisten doğmaz, meclis bütçe hakkından doğar. Eskiden tek adamlar vardı. Her şeye onlar karar verirdi. Ne alacaklarına, gönüllerinden koparsa ne vereceklerine tek adamlar, krallar, padişahlar karar verirdi. 12. yüzyılda bu haksızlığa, yani bildiği gibi vergi toplayıp hak edilen hizmeti yapmayanlara karşı insanlık ayağa kalktı. Çok direnç, çok savaş, çok kan, çok bedel. Sonunda tek adama dedirttiler: 'Durun! Bütçeyi, yani devletin alan elini ve veren elini, bunun nasıl olacağına tamam, birlikte karar vereceğiz.' Buradan, tek adamın yetkisini paylaşmaya başladığı noktadan bütçe hakkı... 'Bütçe hakkıysa, peki bunu söylüyoruz, duyduğun kadarıyla yapıyor olmaz, yazıp da verelim' İşte o ilk kanun teklifi hakkı ve sonrasında 'bunlara oturalım bir yerde konuşalım, işte olmaz.' Sonra 'bu meclistekiler temsil edilsin.' Çok kameralı meclisten sonra bütçe komisyonları, bütçe görüşmeleri ve nice mücadelelerden sonra döndük geldik ki bütçe milletin seçtikleri ince onaylanmazsa, hükümetlerin düşmesine kadar... Yani 'Benden ne alacağına, bana ne vereceğine açıkça karar verip onu yazıp döküp önüme koyacaksın. Benim seçtiklerim tartışacak, kabul ederse olacak, etmezse her şey altüst olacak.' İşte böyle bir kazanımdır bütçe hakkı.
Şimdi burada iki gün sonra bir bütçe görüşülecek. Maalesef 2016'da yaşananlar ve ardından OHAL şartlarında yapılan bir anayasa değişikliği ile, hacmine kasteden bir anayasa değişikliği ile artık bakanların meclise gelmediği, kürsüyü emaneten yemin için kullanıp gittikleri, söz ve soru sorulamayan, soru verilemeyen, bütçesi düşünülmeyen, bütçesi geçmese dahi yeniden değerleme oranından arttırılıp devam eden bir hükümet sistemi geldi. İşte 12. yüzyıldan beri gelen bir kazanımın uğradığı erozyon, yüce meclisin anlamını kaybetmesi, değersizleşmesi ve 'ben bilirim, ben' diyen birinin, bir tek adamın her kararı vermesi, denetimden kaçması ve sürekli 'ben hesabı beş yılda bir sandıkta veririm' dediği noktaya geldik. Oysa demokrasi sadece beş yılda bir oy kullanıp vatandaşın çekildiği, onun bildiğini yapıp sandıkta kazanırsa geçmişini atlayıp geleceğini meşrulaştırdığı bir düzen değildir. Demokrasi adil bir seçim sistemi ister, ardından hakkaniyetle yönetmek ve sürekli hesap vermek, denetlemek ister. O yüzden birilerinin 'oyunu aldım, beş yıl ben bilirim, sen beni seçtin, gerisini ben yaparım'' dedi.
Özel konuşmasının devamında,
"Bu iktidarın en çok zarar verdikleri var, şüphesiz. Bu iktidar kimseye iyi gelmedi. Kadınlara da iyi gelmedi, çocuklara da, ormanlara da iyi gelmedi, sokaktaki canlara da. Ama emekliler ve emekçiler... Bu iktidar gelmeden önce örneğin asgari ücret 1:30 emekli maaşıydı. Şu anda emekli maaşı asgari ücretin %70'i. Asgari ücret o gün 7:15 altın satın alma gücündeydi. Bugün 22.000 liralık utanç maaşı, açlık sınırının altındaki asgari ücret 2:15 altın alabiliyor. O gün en düşük emekli maaşı 8:15 altın alabiliyordu, bugün en düşük emekli maaşı 1:30 çeyrek altın alabiliyor. Bugün 2.02'den bizi 8:8'den 6:30'a geriletmemiş, 8'den 1:30'a getirmiş. Bu ülkede emeklilerin ve emekçilerin hakları adeta azalmakta, yenilmemekte değil, sömürülmemekte değil, çalınmaktadır, gasp edilmektedir. Büyük bir haksızlık, büyük bir vicdansızlık.
Emekliler için barınma sorununu, aldığı maaşla barınsa aç kalma, karnını doyursa sokakta kalma noktasına getirmiştir. Evladının geleceğinden endişe eder, ölmeye korkar haldedir, göçer arkadadır. Bu ülke hiçbir yurttaşının geleceğini güvende kılmamaktadır. Onun için elbette biz 39.000 liralık asgari ücret teklifimizi, bunu verecek esnaf için 10.500 liralık sosyal güvenlik prim desteği teklifimizi ilan ettik, savunduk, mücadeleye devam edeceğiz. Ancak hepimizin barınma sorunundan iyi bir yaşam sürme hakkından, karnını doyurmasından, çocuğunun eğitiminden geleceğe dair tüm beklentilerinin karşılanması bir şeye bağlıdır. Emekliler, emekçiler 8:15 altınla başlayan hikâyeyi bugün 1:30 çeyrek altınla artık sefalet noktasında sürdürmeye çalışıyorlar.
Bir şey kaybedildiği yerde bulunur. Bugün bir emekli gidip şuradaki bir kuyumcudan 1:15 altın alsa, eve gittiğinde baksa ki çantada yok, cebinde yok, at çıkar yol boyunca. Gider, geri geri gider, gider, gider... Kaybettiğini düşürdüğü yerde. Bizim emeklimiz 8.15 altından 1.30 çeyrek altına, bizim emekçimiz 7.15'ten 2.15'e gerilerken 15.15 altını, 6.15 altını arıyorsa bulacağı yer tam da kaybettiği noktadır. Biz 3 Kasım 2002 günü Recep Tayyip Erdoğan'ı bu ülkeye iktidar yaparak, Adalette Kalkınma Partisi'ni iktidar yaparak, 'şirket gibi yöneteceğim' diyenleri iktidar yaparak kaybettik. Bu ülke o gün kaybetti. Kendi şirketi kurdu. Kurduğu şirketin adı: 'Karadüzen Anonim Şirketi'. AK Parti'nin karadüzenini kurdular ve o günden beri Millî Eğitim Bakanının özel okulu var, Sağlık Bakanının özel hastanesi var, Turizm Bakanının otelleri, turizm şirketleri var, Et ve Balık Kurumu başkanının ithal edilen şirketi, Et ve Balık Kurumu'na satış yapan şirketi var. O yüzden bir şey kaybedildiği yerde bulunur. Biz nerede kaybettiysek orada bulacağız. Önümüze gelen ilk seçim sandığında, haktan yana, hukuktan yana, adaletten yana, emekliden ve emekçiden yana, hepimizin ortak geleceğini kurtarmak için birlikte mücadele etmekten yana bir iktidarı birlikte kurmalıyız. O yüzden, o yüzden bu meydanları 'Susma! Sustukça sıra sana gelecek' sloganıyla selamlıyorum." ifadelerine yer verdi.
EMEK PARTİSİ
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan ise, ''Merhaba, hoş geldiniz. 2026 bütçesi pazartesi günü bütün görüşmeler üzerinden Meclis'te tartışılacak. Ama bakıyoruz ki bir kez daha yapılan bütçe, işçilerden, emekçilerden, yoksullardan toplanan vergilerle sermayeye nasıl aktarılacağının bütçesi olmuş.
Sermayenin kasalarında milyarlarca kâr istiflenirken, nüfusun %60'ı açlık sınırının altında bir hayatı sürdürmek zorunda kalıyor. Sadece işçilerini sömürmüyorlar, sadece aç bırakmıyorlar, aynı zamanda yaşamlarını elinden alıyorlar. Bakın, bu iktidar döneminde 23 yılda 35.000 aşkın işçi işçi cinayetlerinde hayatını kaybetti. Ve bugün bizleri açlık, sefaletle intihar ederken, aynı zamanda hayatımıza kasteden çalışma koşullarını bizlere dayatıyorlar.
Sevgili kardeşlerim, sevgili emekçiler; bu sermaye rejimi, bu sermaye düzeni yıkılmadıkça, bu sermaye üstüne emekçiler sustukça, bu sorunları yaşamaya devam edeceğiz. O yüzden diyoruz ki: Bu sermaye rejimini, bu sermaye düzenini mutlaka halk birlikte yıkacağız, yıkacağız, yıkacağız!
Bakın, bütçenin %75'i işçilerin, emekçilerin verdikleri vergilerle oluşuyor. Ama bu ülkenin kaymağını yiyenler, bu ülkenin servetinin büyük bölümüne sahip olanlar sadece bütçede %8.4 vergi veriyorlar. Yani bu ülkede 2 milyon zengin, 2 milyon sermaye sahibinin mal varlıkları, servetleri ülkedeki toplam nüfusun %80'ine denk geliyor. Bu eşitsizliğe, bu adaletsizliğe, bu yağma düzenine birlikte son verecek miyiz? Bu sermaye rejimine, bu sermaye düzenine hep birlikte son verecek miyiz?" dedi.
SOL PARTİ
Sol Parti Basın Sözcüsü İsmail Hakkı Tombul ise konuşmasında, "Emekçiler, kadınlar, gençler, merhaba! Ne güzelsiniz, yan yana olamayız, birlikteyiz! Bir kez daha yıllardan sonra, yollardan sonra hep birlikte mücadele ediyoruz. Biz, itiraz ediyoruz 2026 bütçesinin tercihlerine ve bu bütçeyi hazırlayan sermaye rejiminin tercihlerine itiraz ediyoruz.
2026 bütçesi görüşülüyor.
-
Bu bütçede emekliler yok. 17 milyon emeklinin yaklaşık 4 milyonu ayda 16.881 lirayla geçinmek zorunda kalıyor. Oysa aylık kira ortalaması bile 28.000 TL.
-
Bu bütçede gençler yok. Gençlerimizin üçte biri işsiz. Gençlerimiz bu ülkede geleceğini kuramıyor, yurt dışına gitmek için yol arıyor.
-
Bu ülkede kadınlar yok, bu ülkede tarım üreticileri yok, bu ülkede emekçiler yok.
Ama bu bir para aktarma bütçesi. Biz diyoruz ki artık nitelikli sağlık hizmetine ulaşmak istiyoruz. Çocuklarımız nitelikli okullarda, nitelikli, bilimsel, laik eğitim almak istiyor. Kamu hizmetlerinin ücretsiz olmasını istiyoruz.
Diyorlar ki: 'Kaynak yok!' Aslında sorun kaynak sorunu değil sevgili dostlar, sorun tercih sorunu. Bize gelince kaynak yok diyenler, beşli çetenin vergilerini defalarca affediyorlar. İşte beşli çetenin vergilerini affetmezseniz, bu ülkenin kaynaklarını hepimize harcarsanız yeterince kaynak var!
Sevgili dostlar, itiraz ediyoruz! Bu ülkeyi hepimiz için yaşanmaz hâle getiren bu ahtapot gibi üzerimize çöken tek adam rejimine, saray rejimine karşı itiraz ediyoruz. İtiraz edenleri gözaltına alıyorlar, tutukluyorlar. Belediye başkanlarımız, gençler, öğrenciler, kadınlar cezaevlerinde. Ama susturamayacaklar bizi! Durduramayacaklar! Durduramayacaklar bu halkın coşkusunu, atan elini!
Sevgili dostlar, hep birlikte bu tercihin sahibi olan bu rejimi tarihin çöplüğüne havale edene kadar birlikte mücadele etmeye var mıyız? Bir kez daha yüksek sesle haykıralım ve o sarayda oturanlar duysunlar: Hep birlikte bu tek adam rejimini tarihin çöplüğüne havale edeceğiz!
Şimdi asgari ücret görüşmeleri var sevgili dostlar. Asgari ücret artık bu ülkede gerçek ücret hâline geldi. Emeğiyle geçinenlerin yaklaşık yarısı asgari ücretle geçinmek zorunda. Ama tarihin, bu ülkenin en büyük toplu sözleşmesi olması gereken asgari ücret, hükümet ve sermaye temsilcileri yan yana oturup tek taraflı belirliyorlar ve bizim geleceğimize el koymak istiyorlar.
İşte şimdi hep birlikte: 'Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!' diyoruz ve şimdi diyoruz ki: Birlikte mücadele ederek saray rejimini, tek adam rejimini tarihin çöplüğüne havale edeceğiz! diyoruz.
Hepinizi Sol Parti adına sevgiyle, dostlukla, dayanışmayla selamlıyorum. Hoşça kalın!" ifadelerine yer verdi.