Güney Koreli bilim adamları, görme kaybına yol açan hastalıkların tedavisinde çığır açabilecek bir başarıya imza attı. Araştırmacılar, bugüne kadar memelilerde mümkün olmadığı düşünülen retina yenilenmesini uzun süreli olarak tetiklemeyi başardı.
Bakım modundan yenileme moduna
Söz konusu çalışmada, retina onarımını baskıladığı bilinen PROX1 adlı proteinin rolü mercek altına alındı. Normal koşullarda bu protein, retinadaki destek hücreleri olan Müller glia hücrelerinin yenileyici özelliklerini devre dışı bırakıyor. Bilim insanları, PROX1’in etkisini inhibe ederek bu hücrelerin “bakım modundan” çıkarak “yenilenme moduna” geçmesini sağlamayı başardı.
Bu sayede hasar gören retinada yeni nöronların oluştuğu, retina dokusunun kendini onarmaya başladığı gözlemlendi. Özellikle retinitis pigmentosa (gece körlüğü ve ilerleyici görme kaybı) modeli oluşturulan farelerde elde edilen sonuçlar dikkat çekti. Deneylerde:
-
Retina nöronlarının yeniden oluştuğu,
-
Görme fonksiyonlarının belirgin şekilde iyileştiği,
-
Yenileyici etkinin en az 6 ay boyunca devam ettiği tespit edildi.
Memelilerde bir ilk
Bilim dünyasında uzun süredir bilindiği üzere insanlar ve diğer memeliler retina nöronlarını doğal olarak yenileyemiyor. Bu durum, makula dejenerasyonu ve retinitis pigmentosa gibi hastalıkların kalıcı körlükle sonuçlanmasına neden oluyor. Buna karşılık, zebra balığı gibi bazı canlılar retinayı kendiliğinden yenileyebiliyor.
Araştırmacılar, zebralarda doğal olarak bulunan bu yeteneğin arkasındaki “moleküler anahtarı” kapatarak memelilerde de benzer bir yenilenme sürecini başlatmayı başardı. Böylece ilk kez bir memelinin retinasında kalıcı yenilenme bilimsel olarak kanıtlanmış oldu.
Körlükte yeni bir dönem başlatabilir
Araştırmacılar, bu buluşun henüz deneysel aşamada olduğunun altını çizerken ilerleyen yıllarda yapılacak klinik çalışmalarla birlikte görme kaybına yol açan hastalıkların tedavi edilebilir hale gelmesinin mümkün olabileceğini ifade ediyor. Araştırma, körlükle mücadelede umut verici bir dönemin kapısını aralıyor.
Orijinal Kaynak: https://www.nature.com/articles/s41467-025-58290-8