Aramızdan ayrılışının 20. yılında, Kazım Koyuncu'nun sesi hala kulaklarımızda, isyanı hala yüreklerimizde yankılanıyor. Karadeniz müziğine getirdiği özgün yorum, alternatif duruşu, felsefesi ve kısa ama dolu dolu yaşanmış hayatıyla o, sadece bir müzisyen değil, bir direniş sembolü, bir isyankar ruh ve bir kültürel miras haline geldi.

"Hayde", "Gülbeyaz", "Didou Nana" gibi şarkılarıyla milyonların kalbine taht kuran, 33 yıllık ömrüne sığdırdığı büyük etkiyle efsaneleşen Kazım Koyuncu'nun hayatına ve ilginç yanlarına yakından bakalım.

BİR LAZ ÇOCUĞU

Kazım Koyuncu, 7 Kasım 1971'de Artvin'in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy (Pançol) beldesinde dünyaya geldi. Beş kardeşin dördüncüsüydü. Ailesinin ve yaşadığı coğrafyanın müziğe olan tutkusu, küçük yaşlardan itibaren onu etkiledi.

Henüz ilkokuldayken mandolin çalmaya başladı ve müziğe olan yeteneği kısa sürede ortaya çıktı. Karadeniz'in hırçın doğası, denizin ve dağların o eşsiz melodisi, onun müziğinin temelini oluşturdu.

Küçük yaşlardan itibaren müzikle iç içe olan Kazım, geleneksel Karadeniz müziğinin yanı sıra, rock, etnik müzik ve halk müziği gibi farklı türlerden de etkilenerek kendi özgün tarzını oluşturmaya başladı.

Müziğe olan tutkusu, onu 1989 yılında üniversite eğitimi için geldiği İstanbul'a taşıdı. Ancak İstanbul'da onun için sadece eğitim değil, aynı zamanda müziğin ve aktivizmin de yeni kapıları açılacaktı.

ALTERNATİF BİR DURUŞ

Kazım Koyuncu'nun müzik kariyeri, farklı gruplarda yer almasıyla şekillendi. 1993 yılında arkadaşlarıyla birlikte, anadili olan Lazcayı müzikle birleştiren ilk rock grubu olan "Zuğaşi Berepe" (Denizin Çocukları) kurdu. Bu grup, Karadeniz müziğini rock öğeleriyle harmanlayarak, bölge müziğine taze bir soluk getirdi.

"Va Mişkunan" ve "Igzas" gibi albümlerle alternatif müzik sahnesinde kendilerine yer edindiler. Zuğaşi Berepe, sadece müzikleriyle değil, aynı zamanda politik ve çevreci duruşlarıyla da dikkat çekti.

Zuğaşi Berepe'nin dağılmasının ardından Kazım Koyuncu, solo kariyerine odaklandı. 2001 yılında ilk solo albümü "Viya!"yı çıkardı. Bu albüm, onun geniş kitlelerce tanınmasını sağladı. Özellikle "Dido" ve "Gülbeyaz" gibi şarkılar, popülaritesini artırdı.

Kazım Koyuncu 3

2004 yılında yayımladığı "Hayde" albümü ise onu zirveye taşıdı. Bu albümdeki "Hayde", "Ella Ella", "Ben Seni Sevduğumi" gibi şarkılar, Karadeniz müziğinin sınırlarını aşarak Türkiye'nin her yerinde dinlendi. "Hayde" albümü, Koyuncu'nun müzikal olgunluğunu ve kendine has tarzını yansıtıyordu.

LAZCA VE KÜLTÜREL MİRASI

Kazım Koyuncu, müziğinde Lazca'yı aktif olarak kullanan öncü isimlerden biriydi. Onun için Lazca sadece bir dil değil, aynı zamanda bir kimlik, bir kültürel miras ve bir direniş aracıydı.

Şarkılarında Lazca sözlere yer vermesi, bu dilin yaşatılması ve yaygınlaşması konusunda önemli bir rol oynadı. Bu yönüyle o, sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda kültürel bir aktivistti.

Kazım Koyuncu, müziğinde Lazca'yı aktif olarak kullanan öncü isimlerden biriydi. Onun için Lazca sadece bir dil değil, aynı zamanda bir kimlik, bir kültürel miras ve bir direniş aracıydı.

Tuba Ünsal Çocuklarının Yanında Sözlü Saldırıya Uğradı!
Tuba Ünsal Çocuklarının Yanında Sözlü Saldırıya Uğradı!
İçeriği Görüntüle

Şarkılarında Lazca sözlere yer vermesi, bu dilin yaşatılması ve yaygınlaşması konusunda önemli bir rol oynadı. Bu yönüyle o, sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda kültürel bir aktivistti.

SANATIN SINIRLARINI ZORLAYAN YANI

Kazım Koyuncu'nun müziği sadece notalardan ibaret değildi. O, hayat felsefesini, toplumsal eleştirilerini ve çevreci duruşunu müziğiyle birleştiriyordu.

  • Çevrecilik: Yaşadığı Karadeniz coğrafyasına ve doğaya karşı derin bir sevgi besliyordu. Karadeniz'deki HES projelerine, çevre katliamlarına ve doğa tahribatına karşı en sert eleştirileri getiren sanatçılardan biriydi. Konserlerinde ve söyleşilerinde bu konuyu sıkça dile getirir, "Doğayı savunmak, insanlığı savunmaktır" derdi. Onun bu duyarlılığı, genç kuşaklara da ilham verdi.
  • Toplumsal Eleştiri ve Eşitlik: Şarkılarında ve duruşunda toplumsal adaletsizliklere, eşitsizliklere ve insan hakları ihlallerine karşı sert bir eleştiri vardı. Ezilenlerin, ötekileştirilenlerin sesi olmaya çalıştı. Sanatın toplumsal değişimin bir aracı olduğuna inanıyordu.
  • Asi Ruh ve Özgünlük: Sistemin dayattığı kalıplara uymayan, kendi yolunu çizen bir sanatçıydı. Ticari kaygılardan uzak, samimi ve özgün bir müzik yapma peşindeydi. Bu asi ruhu, onu kitlelerin gözünde daha da büyüttü.

SOKAKTAN ULUSAL ÜNE

Kazım Koyuncu, sahne tozu yutmaya Beyoğlu sokaklarında başladı. Gitarıyla şarkılarını söyler, insanlarla birebir iletişim kurardı. Bu samimi yaklaşımı, onunla dinleyicileri arasında özel bir bağ kurmasını sağladı.

Sokaklarda başlayan bu müzik yolculuğu, onu Türkiye'nin en sevilen ve saygı duyulan sanatçılarından biri haline getirdi. Ünü arttıkça, konser salonlarında da aynı samimiyeti korudu.

ZAMANSIZ ŞEKİLDE ARAMIZDAN AYRILIŞI

2004 yılının sonlarında, Kazım Koyuncu'ya akciğer kanseri teşhisi konuldu. Hastalığının nedeni olarak, Çernobil Faciası'nın Karadeniz üzerindeki etkisi gösterildi. Çernobil'den yayılan radyasyonun bölgedeki kanser vakalarını artırdığı iddiaları, onun hastalığıyla birlikte yeniden gündeme geldi.

Kazım Koyuncu 2

Hastalığına rağmen müzikten kopmadı, son anlarına kadar direndi. Ancak 25 Haziran 2005 tarihinde, henüz 33 yaşındayken, aramızdan ayrıldı. Zamansız vedası, Türkiye'de büyük bir üzüntüye neden oldu. Cenazesi, doğduğu Hopa'da, on binlerin katılımıyla toprağa verildi.

KARADENİZ'İN DİRENİŞİ

Kazım Koyuncu, kısa ömrüne büyük bir miras sığdırdı. Onun müziği, sadece Karadeniz'i değil, tüm Türkiye'yi sardı. Karadeniz müziğine getirdiği yenilikler, alternatif duruşu ve aktivizmi, onu bir neslin idolü haline getirdi.

  • Müzikal Miras: Onun şarkıları, hala konserlerde, radyolarda ve dijital platformlarda dinleniyor. Müzik mirası, yeni nesil sanatçılara ilham vermeye devam ediyor.
  • Çevreci Duyarlılık: Çevre konusundaki hassasiyeti, günümüzdeki çevre hareketlerine de yön veriyor. HES projelerine karşı verilen mücadelelerde adı sıkça anılıyor.
  • Kültürel Kimlik: Lazca'nın ve Karadeniz kültürünün yaşatılması konusundaki çabaları, kültürel kimliklerin korunması açısından önemli bir referans noktası.
  • İnsan Sevgisi: Onun müziğinde ve hayatında insan sevgisi, barış ve kardeşlik her zaman ön plandaydı.

Kazım Koyuncu, sadece bir şarkıcı değil, bir düşünür, bir aktivist ve bir halk kahramanıydı. O, "Ben bir müzisyenim, ondan öte Karadenizliyim. Dünyanın, yeryüzünün her yerinde yaşama hakkına sahip olan bütün canlılarla aynı haklara sahibim" diyen bir felsefenin temsilcisiydi.

Bugün, onun şarkılarıyla hala gülüyoruz, ağlıyoruz, isyan ediyoruz. Karadeniz'in asi ruhu Kazım Koyuncu, asla unutulmayacak.

Muhabir: Barış Berkant Oğuz