Tarih boyunca insan, yükünü taşımak için birini buldu. Birini suçladı, birini gönderdi, birini susturdu. Ve kendini temize çıkarmanın adını “arınma” koydu. Ama her arınmanın ardında bir günah keçisi vardı: Suçu taşımakla görevlendirilmiş masum bir beden.

Kefaretin Ritüeli

Kökeni, binlerce yıl öncesine, Tevrat’ın Levililer Kitabına uzanır.
O günlerde halk, bir keçinin sırtına günahlarını yüklerdi.
Rahip, ellerini keçinin başına koyar, “Tüm suçlarımız senin üzerine olsun” derdi.
Sonra keçi çöle salınırdı; uzaklaştıkça toplum rahatlar, iç huzuruna kavuşurdu.
Keçi ölürse, günahlar da onunla birlikte ölürdü.
Ama kimse sormazdı:
O keçi neydi, kimdi, neden seçilmişti?

Belki de cevabı hep belliydi:
Çünkü birini göndermeden rahatlayamıyoruz.

Gizli Bir Mekanizma

Tarihin her döneminde, dinin, devletin, hatta ailelerin içinde bu kadim mekanizma çalıştı.
Bir yanlış olduğunda, biri suçlandığında, toplumun vicdanı ferahladı.
Oysa suçun kaynağı, çoğu zaman sistemin ta kendisiydi.
Ama insanlar sistemi sorgulamak yerine birini seçmeyi tercih etti:
En zayıf olanı, en sessiz olanı, en savunmasızı…
Çünkü suçlu bulmak, suçu çözmekten kolaydı.

Anadolu’nun Sessiz Aynası

Bizim topraklarda da bu alışkanlık başka biçimlerde yaşadı.
“Köyde bir bela oldu mu, suçu garibe yıkarlar” der yaşlılar.
Bazen o garip bir köylü olur, bazen bir memur, bazen bir kadın…
Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar, değişen sadece keçinin türü oldu, ritüel aynı kaldı.
Toplum hâlâ kendini temize çıkarmak için birini çöle sürüyor.

Modern Günah Keçileri

Bugünün çölü artık taşsız, kumsuz değil; ekranlardan, manşetlerden, sosyal medyadan oluşuyor.
Birini hedef gösteriyoruz, birini linç ediyoruz,
ve sonra içimizdeki karanlığı bir süreliğine bastırıyoruz.
Ama hiçbir günah keçisi insanın vicdanını temize çıkarmaz.
Çünkü o keçi her seferinde geri döner —
yüzü bazen bir gazetecidir, bazen bir sanatçıdır, bazen sıradan bir vatandaştır.

Günah keçisi aslında hiçbir zaman keçi değildi.
O hep insanın kendi korkusuydu.
Suçlu ararken gerçeği değil, huzuru aradık.
Ama huzurun bedelini bir başkası ödedi.

Belki de artık birini göndermek yerine,
o keçinin gözlerinin içine bakmanın zamanı geldi.
Çünkü asıl günah, suçu taşımayana yüklemektir.