Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922), Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde atılmış en radikal ve kurucu adımlardan biridir. Bu karar, yaklaşık 600 yıl süren Osmanlı İmparatorluğu geleneğini ve Padişahlık/Halifelik kurumunun dünyevi gücünü (Saltanat) sona erdirdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edilen bu yasa, Millî Mücadele’nin askerî zaferlerinin hemen ardından, siyasî bir zafer olarak tescil edildi. Saltanatın kaldırılması, ulusal egemenliği tek ve tartışmasız yetkili kıldı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının önündeki en büyük ideolojik engeli ortadan kaldırdı.
İKİ BAŞLI YÖNETİM
Saltanatın kaldırılması, sadece ideolojik değil, aynı zamanda Lozan Barış Konferansı öncesinde ortaya çıkan pratik bir zorunluluktu.
- TBMM'nin Kuruluşu ve İki İrade: 23 Nisan 1920’de TBMM’nin Ankara'da açılmasıyla, ülkede iki ayrı yönetim iradesi ortaya çıktı: İstanbul Hükûmeti (Padişahlık) ve Ankara Hükûmeti (Ulusal İrade). İstanbul Hükûmeti, İtilaf Devletleri’nin baskısı altındaydı ve Millî Mücadele’ye karşı işgalcilerle işbirliği yapıyordu.
- Hukuki Meşruiyet Sorunu: TBMM, ulusal iradeye dayanarak ülkeyi yönetirken, Saltanat kurumu varlığını sürdürdüğü için Ankara'nın meşruiyeti uluslararası alanda tartışmalıydı.
- Lozan Daveti Krizi (Ekim 1922): Millî Mücadele’nin Büyük Taarruz ile kesin zafer kazanılmasının ardından, İtilaf Devletleri yeni bir barış antlaşması için Lozan Konferansı’na hem TBMM Hükûmeti'ni hem de İstanbul Hükûmeti’ni birlikte davet etti.
- Atatürk'ün Harekete Geçmesi: Mustafa Kemal Paşa, iki başlı bir temsilin Türk tarafının Lozan'da zayıflamasına neden olacağını ve işgalcilerin Saltanatı Ankara’ya karşı kullanacağını gördü. Saltanatın kaldırılması, ulusal egemenliğin temsilini tek elde toplamak için acil bir zorunluluk haline geldi.
TBMM'DE TARTIŞMA ORTAMI VE MUSTAFA KEMAL PAŞA
Saltanatın kaldırılması kararı, Meclis’te büyük bir tartışmaya yol açtı, zira bu, yüzyıllık bir kurumu yıkmak anlamına geliyordu.
- Tartışmanın Odağı: Muhalefet, Saltanat ile Halifelik makamının (İslam dünyasının dinî liderliği) birbirinden ayrılamayacağını, dolayısıyla Saltanatın kaldırılmasının dinî bir kurum olan Halifeliği de etkileyeceğini savundu.
- Atatürk’ün Görüşü ve Müdahalesi: Mustafa Kemal Paşa, 1 Kasım 1922'de Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmayla tartışmaya son noktayı koydu. Şunları söyledi:
“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Kişiye, zümreye, aileye ait değil, milletindir. Millet, mukadderatını bizzat ve bilfiil deruhte etmiştir. Millet mukadderatını bilfiil üzerine almıştır ve alacaktır.”
Atatürk, Halifeliğin tarih boyunca Saltanattan ayrılabildiğini ve TBMM'nin zaten bir “İhtilal Hükûmeti” olduğunu belirterek, kararın hukuki değil, doğmuş bir hak olduğunu savundu.
- Kabul: Meclis, gergin tartışmaların ardından, Saltanat ile Halifeliği birbirinden ayırarak, Saltanatın kaldırılmasına karar verdi.
KANUNUN İÇERİĞİ
Saltanatın kaldırılması kanunu, sadece Osmanlı padişahlığını değil, aynı zamanda İstanbul Hükûmeti’ni de ortadan kaldırdı.
Önemli Hükümler
- Padişahlık Makamının Sonu: Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan itibaren var olan Saltanat makamı, 1 Kasım 1922 tarihinden itibaren lağvedilmiştir.
- İstanbul Hükûmeti'nin Feshi: İstanbul’daki Osmanlı Hükûmeti, yasal olarak yok sayılmış ve görevine son verilmiştir.
- Halifelik Devam Etti (Geçici): Saltanat kaldırılırken, Halifelik makamı TBMM'ye devredildi. Son Osmanlı Padişahı VI. Mehmet Vahdettin, hem Padişahlık hem de Halifelik unvanını yitirdi. TBMM, 18 Kasım 1922'de Abdülmecid Efendi’yi sadece dinî lider olarak Halife seçti (Halifelik ise 3 Mart 1924’te kaldırılacaktır).
Tarihsel Sonuçlar
- Ulusal Egemenliğin Tekleşmesi: Türkiye’deki egemenliğin tek kaynağı TBMM oldu. Bu, cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923) için hayati bir zemin oluşturdu.
- Lozan'daki Güç: Türkiye, Lozan Konferansı’nda tek ve güçlü bir temsil yetkisine sahip oldu ve müzakerelerde eli güçlendi.
- VI. Mehmet Vahdettin'in Kaçışı: Saltanatın kaldırılmasından hemen sonra, son Padişah VI. Mehmet Vahdettin, 17 Kasım 1922’de İngiliz işgal kuvvetlerine sığınarak Malta’ya kaçtı.

KARŞI ÇIKANLAR
Saltanatın kaldırılması, dönemin siyasî ve entelektüel çevrelerinde derin bir ayrışmaya neden oldu.
- Karşı Çıkanlar (Muhafazakar Kanat): Meclis içindeki gelenekçi ve muhafazakâr çevreler, Saltanat ve Halifeliğin ayrılmasına şiddetle karşı çıktı. Başta Halifelik makamının geleceği konusunda endişe duyan bazı din adamı ve eski ittihatçı vekiller muhalefetin başını çekti.
- Rauf Orbay’ın Tavrı: Millî Mücadele’nin önemli isimlerinden Rauf Bey (Orbay), Saltanatın kaldırılmasına karşı çıkanlar arasındaydı. Orbay, Halifeliğin korunması gerektiğini savunmuş ve bu kararın gelecekte siyasî bölünmelere yol açabileceği endişesini dile getirmiştir. Bu olay, Rauf Orbay’ın Mustafa Kemal Paşa ile arasındaki siyasî ayrışmanın belirginleştiği anlardan biri oldu.

- Gizli Görüşmeler: Kararın alınmasından önce, Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis’teki muhalif liderlerle ve dinî temsilcilerle kapalı kapılar ardında saatler süren yoğun görüşmeler yaptığı, onları ikna etmek için büyük çaba gösterdiği bilinmektedir.
- Son Sadrazamın Tutumu: İstanbul Hükûmeti’nin son Sadrazamı Tevfik Paşa, Lozan davetinden sonra dahi TBMM ile işbirliği yapmaya çalışmış, ancak TBMM'nin Saltanatı kaldıracağını anlayınca çaresiz kalmıştır. Tevfik Paşa, 4 Kasım 1922’de hükûmetinin istifasını sunarak Osmanlı idaresine resmen son verdi.
Saltanatın kaldırılması, modern Türkiye’nin laik ve egemen bir cumhuriyet olarak kurulması yolunda atılan kaçınılmaz bir adımdı ve bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesinin en somut ifadesi olmuştur.




