20. yüzyılın en aykırı ve yaratıcı sanatçılarından Salvador Dali, yalnızca tuvale değil, hayatın kendisine de sıra dışı bir bakışla yaklaştı. Sürrealist hareketin öncü isimlerinden olan Dali, ardında bin 500’den fazla resim, sayısız heykel, illüstrasyon ve unutulmaz eserler bırakarak 23 Ocak 1989’da hayata gözlerini yumdu. Ancak geride bıraktıkları, bugün hala dünya genelinde milyonlarca sanatseveri büyülemeye devam ediyor.

Türkiye'nin dört köyü dünya listesinde!
Türkiye'nin dört köyü dünya listesinde!
İçeriği Görüntüle

Ağabeyinin gölgesinde büyüyen çocuk: "Tasarlanmış ilk versiyonumdu"

Salvador Domingo Felipe Jacinto Dali i Domenech, 11 Mayıs 1904’te İspanya'nın Katalonya bölgesinde, Figueres kentinde dünyaya geldi. Annesi ve babası, Dali doğmadan önce kaybettikleri ilk çocuklarının adını ona vererek Salvador’u bir anlamda “yeniden doğan” olarak ilan etti. Ebeveynlerinin sık sık ölen ağabeyini anması ve onun mezarına Dali ile birlikte düzenli ziyaretlerde bulunması, küçük yaşta kimlik karmaşası yaşamasına neden oldu. Dali, bu durumu yıllar sonra şu sözlerle anlattı:

“İki su damlası gibi birbirimize benziyorduk, fakat yansımalarımız farklıydı… O, herhalde benim fazla mutlak olarak tasarlanmış ilk versiyonumdu.”

Genç yaşta hem sanatı hem büyük kayıpları tattı

Dali, 1914’te özel bir resim okuluna yazılarak sanat kariyerine ilk adımını attı. Henüz 15 yaşındayken Figueres Belediye Tiyatrosu’nda ilk sergisini açtı. Ancak 1921’de annesini meme kanserinden kaybetmesi, hayatının seyrini derinden etkiledi. Dali, yıllar sonra annesinin ölümü için şu sözleri söyledi: “Hayatımda aldığım en büyük darbeydi."

Madrid’de geçirdiği öğrencilik yıllarında, dönemin sanat akımlarından kübizm ve dadaizm ilgisini çekti. Bu yıllarda tanıştığı film yapımcısı Luis Bunuel ve şair Federico Garcia Lorca, Dali’nin sanatsal çevresini genişletti. Disiplin sorunları nedeniyle okuldan uzaklaştırılsa da Barselona’da açtığı sergiler büyük yankı uyandırdı.

Picasso'dan geçen sürrealizm yolculuğu

1926’da Paris’e giden Dali, büyük hayranlık duyduğu Pablo Picasso ile tanıştı. Picasso’nun etkisi eserlerine hemen yansıdı. Paris dönüşünde okuldan temelli olarak atılsa da bu, onun yükselişine engel olmadı. Sanat eleştirmenleriyle birlikte kaleme aldığı “Sanat Karşıtı Katalan Manifesto” ve Luis Bunuel ile çektiği avangart kısa film 'Bir Endülüs Köpeği' Dali’nin adını Avrupa sanat çevrelerine taşıdı.

1929’da tanıştığı ve ilerleyen yıllarda evleneceği Gala, Dali’nin hayatındaki en büyük ilham kaynaklarından biri olarak öne çıktı.

Eriyen saatler

1931’de yaptığı Belleğin Azmi (Eriyen Saatler), Dali’nin en bilinen ve simgesel eseri oldu. Saatlerin zamana meydan okurcasına eridiği bu tablo, hem sürrealist hareketin hem de Dali’nin dehasının bir özeti niteliği taşıyordu. İlham kaynağı ise son derece şaşırtıcıydı: sıcak güneşte eriyen bir Camembert peyniri.

Dali2

“Nükleer Mistisizm” dönemi

2'inci Dünya Savaşı sonrasında eserlerine Katolik temaları ve modern bilim kavramlarını entegre eden Dali, bu dönemi “nükleer mistisizm” olarak nitelendirdi. DNA, atomik çözünme ve dört boyutlu küp gibi bilimsel kavramlar, tablolarında ruhsal bir anlamla harmanlandı. Walt Disney ile Destino, Alfred Hitchcock ile Spellbound gibi projelerde çalışan sanatçı, görsel deneylerinde hologramlardan stereoskopiye kadar birçok tekniği deneme fırsatı buldu.

Mirası emin ellerde

Dali, ölümünün ardından 1989’da doğduğu şehir Figueres’te, adını taşıyan tiyatro ve müzenin mahzenine defnedildi. Bugün Dali’nin eserleri, Figueres'teki Dali Tiyatro ve Müzesi'nin yanı sıra Florida’daki Salvador Dali Müzesi, Madrid Reina Sofia ve Los Angeles Salvador Dali Galerisi gibi prestijli kurumlarda sergileniyor.

Dali3

Gerçekliğin ötesinde yaşıyor

Salvador Dali, yalnızca resimleriyle değil, hayatı ve kişiliğiyle de sanat tarihine damga vuranlardan biri olarak hafızalara kazındı. Eriyen saatleriyle zamanı, bilimle mistisizmi, çılgınlıkla dehayı bir araya getiren bu benzersiz sanatçı, bugün hala "gerçekliğin ötesinde" yaşıyor.

Muhabir: Haber Merkezi