Kahire Konferansı, II. Dünya Savaşı sırasında, 22-26 Kasım 1943 tarihleri arasında, Mısır'ın başkenti Kahire'de iki aşamada gerçekleştirilen kritik bir uluslararası zirvedir.
İlk aşamada, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, İngiltere Başbakanı Winston Churchill ve Çin Cumhuriyeti lideri Çan Kay Şek bir araya gelerek öncelikle Pasifik ve Uzak Doğu'da Japonya'ya karşı izlenecek stratejileri belirledi.
Konferansın ikinci aşamasında ise, Churchill ve Roosevelt, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile görüşerek Türkiye'yi Müttefikler yanında savaşa dahil etme baskısını uyguladılar.
Kahire, sadece Uzak Doğu'nun kaderini değil, aynı zamanda Türkiye'nin savaş sırasındaki denge politikasının da en zorlu sınavını verdiği yer olmuştur.
KONFERANSLARIN AMACI
Kahire Konferansı, Tahran Konferansı'nın (Stalin, Roosevelt, Churchill) hemen öncesinde yapılmış ve Müttefikler'in küresel stratejisini tamamlamayı amaçlamıştır.
- Japonya'ya Karşı Strateji: Uzak Doğu'daki en büyük Müttefik güç olan Çin'in lideri Çan Kay Şek, Japonya'ya karşı daha fazla askerî ve lojistik destek talep ediyordu. Roosevelt ve Churchill, Çan Kay Şek ile buluşarak Pasifik'te savaş sonrası Japonya'dan toprak alımı ve Japonya'nın koşulsuz teslim olması konularını görüştüler.
- Türkiye'yi Savaşı Dahil Etme Çabası: İngiltere ve ABD, özellikle Sovyetler Birliği üzerindeki Alman baskısını hafifletmek ve Boğazlar'ın stratejik kontrolünü güvence altına almak için Türkiye'nin savaşa girmesini istiyordu. Türkiye'nin savaşa katılımı, Ege ve Karadeniz'de yeni bir cephe açılmasını sağlayacaktı.
- Akdeniz'in Güvenliği: Müttefikler, İtalya'nın Müttefiklerle ateşkes imzalamasından sonra, Ege Denizi'ndeki Alman varlığını zayıflatmayı ve Türkiye’nin hava üslerini kullanarak Doğu Akdeniz'deki lojistik yollarını güvence altına almayı hedefliyorlardı.
BİRİNCİ KONFERANS VE PASİFİK CEPHESİ
Kahire Konferansı'nın ilk aşaması, Uzak Doğu'nun savaş sonrası haritasını çizdi.
- Kahire Bildirisi (27 Kasım 1943): Konferans sonucunda yayımlanan bu bildiri, Japonya'ya karşı kararlılık mesajı içeriyordu ve şunları öngörüyordu:
- Japonya'nın Koşulsuz Teslimi: Bildiri, Japonya'nın koşulsuz teslim olana kadar savaşa devam edileceğini ilan etti.
- Toprak Kayıpları: Japonya'nın Mançurya, Formoza (Tayvan) ve Pescadores Adaları gibi 19. yüzyılda Çin'den aldığı tüm toprakları Çin Cumhuriyeti'ne iade etmesi kararlaştırıldı.
- Kore'nin Bağımsızlığı: Kore'nin "zamanı geldiğinde özgür ve bağımsız" olacağı taahhüt edildi. (Bu, savaş sonrası Kore'nin bölünmesine yol açacak olan müdahaleci bir dil içeriyordu.)
İKİNCİ KONFERANS VE İNÖNÜ
Kahire'de asıl diplomatik pazarlık, Churchill ve Roosevelt’in, Tahran dönüşünde İsmet İnönü ile yaptıkları görüşmede yaşandı.
İnönü'nün Katılma Nedeni ve Talepleri
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Türkiye'nin savaşa sokulması yönündeki baskıyı bizzat yönetmek ve ülkenin çıkarlarını korumak için Kahire'ye gitti.
- Katılma Nedeni: İnönü, savaşın sonuna doğru Müttefikler tarafından "saf dışı" bırakılmamak ve Türkiye'nin çıkarlarının belirlendiği masada yer almak için bu görüşmeye katılmayı kabul etti. Asıl amaç, Müttefiklerin taleplerini dinlemek, ancak savaşa girme baskısına karşı direnmekti.
- Türkiye'nin Talepleri (Müttefiklere Sunulan Şartlar): İnönü, Türkiye'nin savaşa katılımı için kabul edilmesi imkânsız denebilecek kadar yüksek bir talep listesi sundu:
- Askerî Donanım: Türkiye'nin yetersiz olan hava kuvvetlerini ve ordusunu modernleştirmek için büyük miktarda askerî malzeme (uçak, top, zırhlı araçlar vb.) ve ekipman sağlanması.
- Hava Savunma Garantisi: Alman misillemesine karşı İstanbul ve diğer stratejik şehirlerin (özellikle hava saldırılarına karşı) garantili hava savunma şemsiyesi ile korunması.
- Lojistik Destek: Türkiye'ye yapılan askerî sevkiyat yollarının ve ikmal hatlarının güvence altına alınması.
- Sonuç: Müttefikler, bu taleplerin büyük ve hızlı bir şekilde karşılanmasının lojistik olarak imkansız olduğunu gördüler. İnönü, savaşa girmek yerine Türkiye'nin tarafsız kalması ve bu sayede ülkesini büyük bir yıkımdan koruma politikasını başarıyla sürdürdü.
SONUÇLAR
Kahire Konferansı, Türkiye'nin tarafsızlığını sürdürme kararını pekiştirirken, küresel siyasetin geleceğine dair ipuçları da verdi.
- Tarafsızlığın Korunması: İnönü, Kahire'de Müttefikleri, Türkiye'nin hemen savaşa girecek kadar güçlü olmadığına ikna etti. Türkiye, 1945'in Şubat ayına kadar (BM'ye kurucu üye olmak için zorunlu olan sembolik savaş ilanı) tarafsızlığını korudu.
- "Büyük Üçlü" Ayrılığı: Konferans, Roosevelt ve Churchill'in Çan Kay Şek ile Japonya'ya karşı iş birliğini güçlendirdi. Ancak, Tahran Konferansı'nın hemen öncesinde yapıldığı için, İngiltere ve ABD'nin politikalarının Sovyetler Birliği'nin beklentilerinden farklı olduğunu gösterdi.
AZ BİLİNEN İLGİNÇ BİLGİLER
- Atatürk'ün Mezarı Üzerinde Diplomasinin Gölgesi: Konferans sırasında Müttefik liderler, Ankara'da o sırada yeni ve geçici olarak belirlenen Atatürk'ün mezarını ziyaret etmeyi ve Türk liderine saygılarını sunmayı planlamışlardı. Ancak, güvenlik ve zamanlama sorunları nedeniyle bu ziyaret gerçekleşemedi.
- Churchill'in Hayal Kırıklığı: Churchill, Türkiye'nin savaşa girmesini sağlamaya karşı çok istekliydi ve İnönü'nün "büyük bedel" talepleriyle karşılaştığında büyük hayal kırıklığına uğradı. Churchill, İngiliz ve Amerikan kuvvetlerinin lojistik kapasitelerinin İnönü'nün taleplerini karşılayacak durumda olmadığını kabul etmek zorunda kaldı.
- Tahran'ın Gölgesinde: Kahire Konferansı, Tahran Konferansı'ndan hemen önce düzenlendiği için, uluslararası kamuoyunun ve medyanın dikkati daha çok Tahran'da gerçekleşecek olan Stalin-Roosevelt-Churchill buluşmasına odaklanmıştı. Bu durum, Kahire'nin Uzak Doğu ve Türkiye ile ilgili kararlarının gölgede kalmasına neden oldu.
- Çan Kay Şek'in Geri Çekilmesi: Çan Kay Şek, Tahran'a davet edilmedi. Aslında Roosevelt'in asıl isteği, Çan Kay Şek'in de dahil olduğu Dört Büyükler toplantısı yapmaktı. Ancak Stalin, Çin ile Japonya arasındaki gerginlik nedeniyle Çan Kay Şek'le aynı anda görüşmeyi reddettiği için konferans iki aşamalı olarak düzenlenmek zorunda kaldı.
Kahire Konferansı, II. Dünya Savaşı’nın jeopolitik sahnesinde, Uzak Doğu'nun geleceğinin belirlendiği ve Türkiye'nin diplomatik maharetle ulusal çıkarlarını koruduğu unutulmaz bir diplomatik hamleler dizisi olarak tarihe geçmiştir.