Türk Kardiyoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ertuğrul Okuyan, AA muhabirine, aort damar hastalıklarının genellikle ani ve ölümcül olabildiğini söyleyerek, özellikle aort diseksiyonu vakalarında erken tanı ve müdahalenin önemine dikkati çekti.
Aortun vücudun en büyük ve en hayati damarı olduğunu, kalpten çıkan temiz ve oksijen açısından zengin kanı tüm vücuda dağıttığını belirten Okuyan, "Kalbin sol tarafından çıkar, önce kalbi besleyen koroner arterleri verir, ardından kollara, beyne ve daha sonra aşağı inerek tüm organlara ve en uç noktalara kadar kanı taşıyacak dallar verir." dedi.
Okuyan, aort diseksiyonunun aort damarının iç tabakasının yırtılmasıyla başladığını anlatarak, "Kan, basınçla damar duvarının orta katmanına sızar ve iki tabakayı birbirinden ayırarak damar duvarında ikinci bir lümen (kanal) oluşturur. Bu yalancı lümen, gerçek lümenle intimal flep adı verilen bir tabakayla ayrılır." diye konuştu.
Aort anevrizmasının farklı durum olduğunu, damar duvarının zayıflaması sonucu gelişen genişleme ve balonlaşma olarak tanımlandığını dile getiren Okuyan, şöyle devam etti:
"Diseksiyondan farkı, burada bir yırtılma olmamasıdır ancak diseksiyon vakalarının önemli kısmı daha öncesinde aort anevrizması bulunan hastalarda gelişmektedir. Yani bu iki hastalık sıklıkla birbiriyle ilişkilidir. Aort diseksiyonu vakaları genellikle ani başlayan, çok şiddetli göğüs, sırt ya da karın ağrısıyla ortaya çıkar. Bayılma, nefes darlığı, bulantı, terleme, hatta felç, bacak ve kollarda kuvvet kaybı gibi belirtiler de görülebilir. Kalpten çıkan ilk kısımdaki diseksiyonlarda ölüm riski çok yüksektir. Pek çok hasta hastaneye ulaşamadan hayatını kaybetmektedir."
Prof. Dr. Okuyan: Birçok ülkeden hastaların aort tedavisi için ülkemize başvurduğu görülmektedir
Prof. Dr. Okuyan, aort damarının kökünden sol kola giden subklavian damara kadar olan bölgelerdeki yırtıkların genellikle acil açık cerrahi gerektirdiğini, bu tür ameliyatların 8 saate kadar sürebildiğini belirtti.
"Aort ameliyatları Türkiye'nin birçok ilinde gerek kamusal gerek özel sektörde tam donanımlı birçok merkezde büyük başarıyla ve uluslararası standartlarda yapılmaktadır." diyen Okuyan, şunları kaydetti:
"Türk hekimleri içerisinde gerek açık cerrahide gerekse de kapalı yöntemlerde oldukça deneyim sahibi operatörlerimiz bulunmaktadır. Açık cerrahi işlemleri başarıyla uygulayan kalp damar cerrahisi ve kapalı yöntemlerde uzmanlaşmış girişimsel kardiyologlarımızın yıllık ülkemizdeki vaka sayıları 6 bin ile 7 bin civarında tahmin edilmektedir. Ayrıca, yurt dışından birçok farklı ülkeden hastaların aort tedavisi için ülkemize başvurduğu görülmektedir. Bu da sağlık sistemimiz ve sağlık personelimizin gücünü ve kalitesini göstermesi açısından önemlidir."
"Erkeklerde kadınlara oranla daha fazla görülüyor"
Aort hastalıklarının erkeklerde kadınlara oranla 2-3 kat daha fazla görüldüğünü belirten Okuyan, 50 yaş üzeri kontrolsüz hipertansiyonu olanlar, sigara içen ve bağ dokusu hastalıkları taşıyanlarda riskin oldukça arttığına dikkati çekti.
Okuyan, toplumda sık görülen biküspid aort kapağı bulunan bireylerde de anevrizma ve diseksiyon riskinin yüksek olduğunu, bu bireylerin mutlaka düzenli olarak takip edilmesi gerektiğini vurguladı.
Aort ameliyatı geçiren bir hastanın başarılı operasyon sonrası 3 ila 6 ay arasında normal yaşantısına dönebildiğini anlatan Okuyan, bu süreçte düzenli takip, tansiyon kontrolü ve ilaç tedavisinin önemli olduğunu, sigaranın bırakılması, kilo kontrolü, stresten uzak yaşam ve düzenli egzersizin hayati önem taşıdığını ifade etti.
Geçen günlerde aort diseksiyonu geçiren ve uzun süre kalp masajı uygulanan TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'e "geçmiş olsun" dileklerini ileten Okuyan, "Çok zor şartlarda uzun süren kalp masajı sonrası çok iyi merkezde, çok deneyimli ekip tarafından başarılı operasyon geçirdi. Elbette bu çok riskli bir süreç ama tıbben gereken her şeyin yapıldığından hiç şüphem yok. Bu süreç uzun sürebilir ve sonuçta her şey olabilir. Bu elim hadise bize bu hastalıklar konusundaki farkındalığımızın, takip ve tedavinin önemini bir kez daha hatırlatmıştır." ifadelerini kullandı.
"Hastaların yaklaşık yüzde 30'u yaşamını kaybediyor"
Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez ise aort damarının genişlemesinin yıllık bilgisayarlı tomografi takibiyle izlenmeye başlanmasının, ölümcül yırtılmaların önlenmesinde büyük rol oynadığına işaret etti.
Önceki yıllarda aort yırtılmalarına sık rastlandığını belirten Sönmez, "Ancak tanı yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte aort damarının genişlemesini erken dönemde fark edip hastaları düzenli takibe alıyoruz. Aort çapı normalde 3-3,5 santimetre civarındadır. Eğer 4 santimetrenin üzerine çıkarsa yılda bir kez bilgisayarlı tomografiyle kontrol ediyoruz. Bu sayede yırtılmaya fırsat vermeden planlı ameliyatları gerçekleştirebiliyoruz." dedi.
Aort yırtılmasının son derece ciddi sonuçlar doğurduğuna dikkati çeken Sönmez, "Aort yırtılması vakalarında hastaların yaklaşık yüzde 30'u olay anında yaşamını kaybediyor. Yüzde 30 ise ameliyat masasında kaybedilebiliyor. Ameliyattan çıkan hastalar ise genellikle çok uzun yoğun bakım süreci geçiriyor ve kalıcı hasarla yaşama dönme ihtimalleri oldukça yüksek oluyor." diye konuştu.
Aort yırtığının beyne uzanması durumunda çok daha ciddi komplikasyonlar görülebildiğine vurgu yapan Sönmez, "Yırtık şah damarlarına kadar uzanırsa, beyindeki kan akımında bozulmaya neden olarak felçten bitkisel hayata kadar uzanan ağır tablolar oluşabilir. Kalp durması gerçekleşmişse, hastanın yeniden canlandırılarak ameliyathaneye alınması ve ameliyata başlanması genellikle kötü haberin başlangıcı anlamına gelir." diye konuştu.
Prof. Dr. Sönmez, aort yırtılmasının son derece ciddi ve acil müdahale gerektiren bir durum olduğunu ve bu tür ameliyatların ileri cerrahi teknikler, uzman ekipler ve modern tıbbi teknoloji gerektirdiğini söyledi.
Türkiye'de aort ameliyatlarının birçok özel ve Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde başarıyla yapıldığının altını çizen Sönmez, şunları kaydetti:
"Türkiye, sağlık alanında önemli ilerlemeler kaydeden ve dünya standartlarına uygun birçok başarılı operasyonun gerçekleştirildiği bir ülke. Türkiye, aort yırtılması ameliyatlarında kullanılan teknikler ve ekipman açısından dünya standartlarına ulaşmıştır. Aort diseksiyonu veya yırtılması gibi ameliyatlarda kullanılan teknolojiler ileri seviyede uygulanmaktadır. Bu operasyonlarda kullanılan cerrahi ekipmanlar ve stentler genellikle uluslararası onaylıdır ve gelişmiş teknolojiyle üretilmektedir. Aort yırtılması ameliyatının başarısı, zamanında müdahale, cerrahi ekibin deneyimi ve hastanın genel sağlık durumu gibi faktörlere bağlıdır. Acil müdahale gerektiren aort ameliyatlarında altyapının güçlü olması hayati öneme sahiptir. Türkiye'de bu tür ameliyatlar, donanımlı yoğun bakım üniteleri ve uzman cerrahlar sayesinde son derece başarılı şekilde yapılmaktadır."