20. yüzyılın son çeyreğine damgasını vuran, Sovyetler Birliği'nin yıkılışında kilit rol oynayan ve Rusya Federasyonu'nun ilk başkanı olarak modern Rusya'nın temellerini atan tartışmalı bir figür olan Boris Nikolayeviç Yeltsin'i (1931-2007) inceliyoruz.
Komünist Parti'nin bürokratik kademelerinden yükselerek iktidara gelen, ancak daha sonra sistemi yıkmak için mücadele eden Yeltsin'in hayatı, siyasi dönüşümlerin, dramatik anların ve zorlu kararların hikayesidir.
İLK YILLAR VE KOMÜNİST PARTİDE YÜKSELİŞİ
Boris Yeltsin, 1 Şubat 1931'de Sverdlovsk (günümüzdeki Yekaterinburg) yakınlarındaki Butka köyünde, köylü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İnşaat mühendisliği eğitimi aldıktan sonra uzun yıllar inşaat sektöründe çalıştı.
1961'de Komünist Parti'ye katıldı ve yerel parti teşkilatlarında hızla yükseldi. Çalışkanlığı, doğrudan konuşması ve halka yakın duruşuyla dikkat çekti. 1976'da Sverdlovsk Parti Komitesi Birinci Sekreteri oldu ve bu görevde bölgede önemli altyapı projelerine imza attı.
GORBAÇOV İLE İLİŞKİLERİ
1985 yılında Mihail Gorbaçov'un Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri olmasıyla Yeltsin'in kaderi değişti. Gorbaçov, "Glasnost" (açıklık) ve "Perestroyka" (yeniden yapılanma) politikalarını başlatırken, Yeltsin'i 1985'te Moskova Parti Komitesi Birinci Sekreterliği'ne getirdi. Yeltsin, Moskova'da bürokrasiye ve yolsuzluğa karşı sert bir mücadele başlattı.
Halkla doğrudan temas kurarak onların şikayetlerini dinledi, toplu taşıma araçlarına bindi ve halkın sorunlarına kayıtsız kalmadığını gösterdi. Bu adımları ona halk arasında büyük bir popülerlik kazandırdı.
Ancak Yeltsin'in radikal reformist tutumu, Gorbaçov'un daha temkinli yaklaşımıyla çelişmeye başladı. Yeltsin, Komünist Parti'deki ayrıcalıkları ve bürokratik elitin gücünü açıkça eleştirdi. Bu eleştirileri nedeniyle 1987'de Moskova Parti Komitesi Birinci Sekreterliği görevinden alındı ve siyasi bir kenara itildiği düşünüldü.
YENİDEN YÜKSELME DÖNEMİ VE SOVYETLERİN ÇÖKÜŞÜ
Ancak Yeltsin, halkın desteğiyle hızla yeniden yükseldi. 1989'da yapılan ilk çok adaylı seçimlerde Moskova'dan yüksek oyla Halk Temsilcileri Kongresi'ne seçildi. Rusya Federasyonu Yüksek Sovyeti Başkanı seçilmesiyle gücü eline geçirmeye başladı.
1991 yılının Ağustos ayında, komünistlerin ve ordudaki muhafazakarların Gorbaçov'a karşı düzenlediği darbe girişimi, Yeltsin'in kahramanlık anı oldu. Darbecilere karşı tankların üzerine çıkarak halka seslenen Yeltsin, demokrasi ve özgürlük çağrısı yaptı. Darbenin başarısız olmasıyla Yeltsin'in popülaritesi zirveye ulaştı ve Sovyetler Birliği'nin dağılma süreci hızlandı.
8 Aralık 1991'de Yeltsin, Ukrayna ve Belarus liderleriyle birlikte Belavezha Anlaşması'nı imzalayarak Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)'nu kurdu ve Sovyetler Birliği'nin fiilen sona erdiğini ilan etti. 25 Aralık 1991'de Gorbaçov'un istifasıyla Sovyetler Birliği resmen dağıldı ve Yeltsin, Rusya Federasyonu'nun ilk başkanı olarak iktidara geldi.
RUSYA BAŞKANLIĞI
Başkanlığı döneminde Yeltsin, Rusya'yı komünist sistemden serbest piyasa ekonomisine ve demokrasiye geçirme hedefiyle radikal reformlar başlattı. "Şok terapi" olarak bilinen hızlı özelleştirmeler ve piyasa ekonomisine geçiş, bir yandan piyasa ekonomisinin temellerini atarken, diğer yandan büyük bir sosyal ve ekonomik çalkantıya yol açtı. Yolsuzluk, eşitsizlik ve oligarkların yükselişi bu döneme damgasını vurdu.
Yeltsin'in başkanlığı, aynı zamanda iç siyasi krizlerle de dolu geçti. 1993 yılında Yüksek Sovyet ile arasında çıkan anayasal kriz, tankların parlamentoyu bombalamasıyla sonuçlandı. 1994'te başlayan Birinci Çeçen Savaşı, hem Rusya içinde hem de uluslararası alanda büyük eleştirilere neden oldu. Sağlık sorunları ve alkol bağımlılığıyla ilgili sorunlar da sık sık gündeme geldi.
1996'da zorlu bir seçim mücadelesinin ardından yeniden başkan seçilen Yeltsin, ikinci döneminde de Rusya'nın karmaşık sorunlarıyla boğuştu. Çeçenistan'daki çatışmalar, ekonomik durgunluk ve siyasi istikrarsızlık devam etti.
İSTİFA SÜRECİ
31 Aralık 1999'da, kimsenin beklemediği bir anda televizyondan ulusa seslenerek istifa ettiğini duyurdu. Yerine Başbakan Vladimir Putin'i vekil olarak atadı. Bu, modern Rusya tarihinde iktidarın barışçıl ve anayasal yollarla devredildiği önemli bir an oldu.
Boris Yeltsin, 23 Nisan 2007'de kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti. Ölümü, Rusya'da ve dünyada karışık duygularla karşılandı. Kimileri onu Sovyetler Birliği'nin yıkılmasında ve Rusya'da demokrasinin filizlenmesinde oynadığı rol nedeniyle takdir ederken, kimileri de radikal reformlarının yol açtığı sosyal maliyetler, yolsuzluklar ve Çeçenistan savaşındaki rolü nedeniyle eleştirdi.
Yeltsin, siyasi kariyeri boyunca inişli çıkışlı bir yol izlemiş, karizmatik ve kararlı kişiliğiyle tanınmıştır. Onun liderliği, Rusya'yı totaliter bir rejimden bir nebze de olsa özgür bir topluma taşıma çabası olarak görülse de, bu geçişin sancılı ve karmaşık olduğu gerçeği de ortadadır.
O, Sovyetler Birliği'nin son lideri Gorbaçov ile birlikte, Soğuk Savaş sonrası dünyanın şekillenmesinde belirleyici rol oynayan, unutulmaz bir lider olarak tarihteki yerini almıştır.