Eğitim, toplumun en önemli yapı taşlarından biridir ve bu yapıyı inşa edenlerin başında öğretmenler gelir. Ancak, son yıllarda eğitim kurumlarında öğretmenlere yönelik artan şiddet vakaları ve itibarsızlaştırma politikaları, bu temel yapıyı sarsmaktadır. Bu durum toplumun genelinde büyük bir tepkiye neden olmaktadır. Bu yazıda, öğretmen şiddeti ve itibarsızlaştırılmasının psikolojik bir perspektiften inceleyerek çözüm önerilerine odaklanacağız.
Öncelikle öğretmenler, genç nesilleri şekillendiren önemli figürlerdir. Sadece akademik bilgiyi değil, aynı zamanda toplum ve birey için önemli olan değerleri, sosyal becerileri ve karakter gelişimini de öğrencilere aktararak toplumun ilerlemesine katkı sağlarlar. Sınıf içindeki liderlik rolleri, öğrencilerin öğrenme süreçlerini yönlendirme yetenekleri ve onlara rehberlik etme kapasiteleriyle, öğretmenlerin toplum üzerinde derin bir etkisi vardır.
Öğretmenlere yönelik şiddet, öğrenciler arasında lakap takma veya hakaret etme gibi zarar veren sözlü davranışlar , itme gibi fiziksel müdahale, arabasını çizme veya parasını çalma gibi maddi zarar verme davranışları görülebilmektedir. Hem öğrenciler hemde veliler tarafından yüksek not vermesi için uygulanan sosyal baskılar ve dışarıdan müdahaleler, sosyal olarak dışlamak veya takmamak gibi manipülatif davranışlar olarak sınıflandırılabilir. Öğretmenler, her gün sınıfta olası tehditlerle karşılaşma riskiyle başa çıkmak zorundadırlar. Bu durum, mesleki tatminlerini azaltabilir, stres düzeylerini artırabilir ve duygusal olarak tükenmişlik hissine neden olabilir. Öğretmenlerin, öğrencilere rehberlik etme ve destek olma rolüne odaklanmaları zorlaşırken, kendi ruh sağlıkları da tehlikeye girebilir.
Öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılması, onların özsaygılarını ve mesleki kimliklerini sorgulamalarına yol açar. Medya ve toplumun olumsuz algıları ve etiketlemeleri öğretmenlerin kendilerini değersiz hissetmelerine neden olabilir. Bu durum, mesleki motivasyonlarını azaltabilir ve ruhsal olarak baskı altında hissetmelerine sebep olabilir. Bu olumsuz algılar, sınıf içinde ve dışında öğrencilerle ilişkilerini etkileyebilir ve öğretmenlerin öğrencilere daha az etkili bir şekilde rehberlik etmelerine yol açabilir. Diğer bir yandan bu durum öğretmenlerin mesleklerine olan aidiyet duygusunu da zedeleyebilir.
Öğretmene yönelik şiddetler maalesef ki birçok örnek gösterilerek açıklanabilir; psikolojik şiddetler, fiziksel şiddetler… Gündemde olan haberlerden; sınavda kopya çeken öğrencisini yakalayan öğretmenin öğrencisi tarafından bıçaklanması, okul müdürünün okulda ders saatinde yabancı uyruklu bir öğrenci tarafından silahla vurulması, kafasına esen velinin okulu basması, velinin hoşuna gitmeyen en ufak şeyde öğretmenden hesap sorması ve velilerin en basit olayda bile öğretmeni mesleğinden etmek için büyük kurumlara şikayette bulunacağına dair tehditler savurması gibi durumlar örnek gösterilebilir.
Bu sorunların üstesinden gelmek için çözüm odaklı bir yaklaşım benimsenmelidir. Eğitim kurumlarında şiddetle mücadele politikaları daha etkin hale getirilmeli ve öğretmenlere daha fazla güvenlik ve hak sağlanmalıdır. Ayrıca, medyanın olumlu öğretmen portresini yansıtması ve toplumun genelinde öğretmenlere destek ve saygının artırılması da önemlidir. Bu gibi revizyonlar, öğretmenlerin psikolojik sağlığını destekleyerek, onların daha etkili ve mutlu bir şekilde çalışmalarını sağlayabilir. Toplum olarak, öğretmenlerimize daha fazla destek ve saygı göstermeli ve eğitim kurumlarında daha güvenli bir ortam sağlamak için çalışmalıyız. Bu şekilde, eğitim sistemimiz sadece daha güçlü olmakla kalmayacak, aynı zamanda daha adil ve kapsayıcı bir şekilde işleyecektir.