Sağlık

Modern çağın sessiz salgını: Tükenmişlik Sendromu

Uzun süreli stres, duygusal yorgunluk ve motivasyon kaybının yaşandığı, özellikle insanlarla birebir çalışan meslek gruplarında hızla artan tükenmişlik sendromu, yalnızca iş yaşamını değil, sosyal ilişkileri ve fiziksel sağlığı da tehdit ediyor. Uzmanlar, erken farkındalık ve yaşam tarzı değişiklikleriyle sendrom tedavisinin mümkün olabileceğini vurguluyor.

Abone Ol

Uzun süren stres, duygusal yorgunluk ve motivasyon kaybı... Modern çağın görünmeyen salgınlarından biri olan tükenmişlik sendromu, özellikle insanlarla birebir çalışan meslek gruplarında hızla yayılıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre; aşırı çalışma, duygusal yorgunluk ve artan görev yüküyle baş edememe, bireyleri işlevsiz hale getirebiliyor.

Tükenmişlik sendromu, çalışan bireylerin işine karşı ilgisizleşmesi, duygusal anlamda kendilerini boşlukta hissetmesi ve zamanla kişisel başarı duygusunun azalmasıyla kendini gösteriyor. İlk olarak 1970’lerde tanımlanan bu sendrom, günümüzde hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı tehdit eden ciddi bir durum olarak görülüyor.

Bir makineden farksız yaşam

Psikolog Christina Maslach’a göre tükenmişliğin üç temel boyutu bulunuyor: Duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma ve kişisel başarı noksanlığı.

  • Duygusal tükenmişlik, kişinin iş yükü karşısında kendini yorgun, bitkin ve yetersiz hissetmesiyle başlıyor.

  • Duyarsızlaşma, çalışanın çevresine ve işine karşı ilgisizleşmesiyle devam ediyor. Birey, yaşadığı çaresizlik hissi nedeniyle adeta makine gibi davranıyor.

  • Kişisel başarı noksanlığı ise takdir görmeyen bireylerde yaygın olarak görülüyor. Kişi yeteneklerinden şüphe etmeye başlayarak kendi içsel gücünü sorguluyor.

Uzmanlar, bu üç aşamanın bir araya gelmesiyle bireyin hem işle hem de çevresiyle olan bağını yavaş yavaş kopardığını ifade ediyor. Ancak tükenmişlik sadece iş yerini değil, sosyal hayatı da derinden etkiliyor.

En savunmasızlar gruplar hangileri?

Tükenmişlik sendromu, özellikle başkalarına doğrudan hizmet veren meslek gruplarında daha sık görülüyor. Doktorlar, hemşireler, ilk yardım ekipleri, öğretmenler ve sosyal hizmet çalışanları bu sendroma en yatkın gruplar arasında yer alıyor.

Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, ebeveynlerin de bu durumdan ciddi şekilde etkilendiğini gözler önüne seriyor. Özellikle sürekli bakım ve ilgi gerektiren çocuk, yaşlı veya hasta yakınlarına bakan bireylerde, tıpkı bir yoğun bakım hemşiresinde olduğu gibi tükenmişlik belirtileri gözlenebiliyor.

Kişisel özellikler tetikleyebiliyor

Bazı kişilik özellikleri de tükenmişlik riskini artırıyor. Mükemmeliyetçilik, her şeyi kontrol etme ihtiyacı ve sürekli yüksek performans beklentisi, kişiyi daha kırılgan hale getiriyor. Bu bireyler genellikle başarısızlık karşısında daha yoğun hayal kırıklığı ve çaresizlik hissiyatı yaşıyor.

Tükenmişlik yaşayan kişilerde en yaygın görülen belirti ise bitkinlik oluyor. Baş ağrısı, mide sorunları, iştah ve uyku düzensizlikleri gibi fiziksel etkilerin yanı sıra bireyde içe kapanma, sinirlilik, sosyal çevreden uzaklaşma gibi psikolojik belirtiler de gözlemleniyor.

Kaçış hayallerinden tehlikeli alışkanlıklara

İşin hiç bitmeyen talepleri karşısında bunalan bireyler; yalnız tatile çıkma, her şeyi bırakıp gitme gibi kaçış fantezileri arıyor. Aşırı vakalarda bu durum, alkol ve madde kullanımı ya da aşırı yemek yeme gibi sağlıksız davranışlara dönüşebiliyor.

Tükenmiş bireyler, günlük ilişkilerinde de daha çabuk öfkeleniyor ve yakın çevresiyle daha sık çatışabiliyor.

Tedavisi var mı?

Uzmanlara göre, stresten kaçınmak her zaman mümkün olmasa da tükenmişliği önlemek mümkün olarak görülüyor. Bireysel düzeyde alınacak basit önlemler, ciddi bir ruhsal çöküşü engelleyebilir.

  • Egzersiz, sadece fiziksel değil, zihinsel sağlık için de güçlü bir araç olarak öne çıkıyor. Günlük kısa yürüyüşler bile stresin etkisini azaltabiliyor.

  • Yoga, tai chi ve benzeri disiplinler, bedeni ve zihni aynı anda çalıştırarak duygusal rahatlama sağlıyor.

  • Dengeli beslenme, özellikle Omega-3 bakımından zengin gıdalar tüketmek (ceviz, balık vb.), doğal bir antidepresan etkisi yaratabiliyor.

Uzmanlar, özellikle iş yerlerinde tükenmişliğe karşı bilinç oluşturulması gerektiğini altını çiziyor. Düzenli molalar, çalışanları takdir etme, fazla mesailerin azaltılması ve psikolojik destek sunulması, hem bireyin sağlığı hem de kurum verimliliği açısından kritik bir önem taşıyor.