Diyanet İşleri Başkanlığının internet sayfasında yer alan bilgiye göre, "Diyanet İşleri Başkanlığı 2025 Yılı Hac Organizasyonu" kapsamında hacı adaylarının kafile ve uçuş bilgileri belli oldu.
Hacı adayları, kafile ve uçuş bilgilerini "www.hac.gov.tr" adresinden öğrenebilecek.
HAC NEDİR?
Müslümanlar için Hac, İslam'ın beş temel şartından biri olarak kabul edilir ve maddi imkanları elveren her inananın ömründe en az bir kez yerine getirmesi farz kılınmış kutsal bir ibadettir. Kelime anlamı itibarıyla "kastetmek" veya "yönelmek" manasına gelen Hac, her yıl dünyanın dört bir yanından milyonlarca Müslümanın Mekke ve çevresindeki kutsal mekanlara doğru gerçekleştirdiği derin manevi bir yolculuktur. Bu sadece fiziksel bir hareketlilik olmanın ötesinde, kalbi bir teslimiyetin, küresel Müslüman kardeşliğinin en somut ifadesinin ve ruhsal bir arınmanın sembolüdür.
Haccın kökenleri, İslam öncesi döneme kadar uzansa da, İslamiyet'te Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail'in Kabe'yi inşa etmesiyle çok daha derin bir anlam kazanmıştır. Kur'an-ı Kerim'de Kabe'nin Allah'ın evi olduğu açıkça belirtilmiş ve insanların burayı ziyaret etmesi emredilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de peygamberliğinin ardından Hac ibadetini bizzat yerine getirmiş ve tüm Müslümanlara bu ibadetin ne kadar önemli olduğunu sözleri ve davranışlarıyla göstermiştir.
Hac, Müslümanlar için sıradan bir dini görev olmanın çok ötesinde, pek çok derin anlamı içinde barındırır. Öncelikle, bu yolculuk, Müslümanın tüm dünyevi bağlarını bir kenara bırakarak, kalbini ve yönünü tamamen Allah'a çevirdiği, O'na olan mutlak teslimiyetini en üst düzeyde sergilediği eşsiz bir zaman dilimidir. İkinci olarak, dünyanın dört bir köşesinden, farklı ırklara, renklere ve dillere sahip milyonlarca Müslümanın aynı gaye etrafında bir araya gelmesi, İslam ümmetinin o muazzam birliğini ve kardeşliğini elle tutulurcasına ortaya koyar. Üçüncü olarak, Hac ibadeti, geçmişte işlenmiş günahlardan samimi bir tövbe etme, ruhsal olarak temizlenme ve hayata yepyeni bir başlangıç yapma fırsatı sunar. Dördüncü olarak, hacılar, İslam'ın doğup yayıldığı o mübarek toprakları ziyaret ederek, peygamberlerin ve ilk Müslümanların izlerini takip eder, böylece kendi tarihi ve dini kökleriyle olan bağlarını daha da güçlendirirler. Son olarak, Hac esnasında zengin ile fakir, yönetici ile yönetilen gibi tüm dünyevi ayrımlar adeta silinir. Herkes aynı basit ihram kıyafetini giyer, aynı ritüelleri eksiksiz bir şekilde yerine getirir ve Allah katında mutlak eşitliğin o derin huzurunu yaşar.
Hac ibadetinin usulüne uygun bir şekilde yerine getirilebilmesi için belirli farzlar ve vacipler bulunmaktadır. Farzlar, Haccın olmazsa olmaz koşullarıdır ve bunların eksikliği durumunda Hac geçerli sayılmaz. Bunlardan ilki, Hac veya Umre yapmaya niyet eden kişinin, belirlenmiş bir vakitte ve özel olarak tayin edilmiş sınırlarda (mikât sınırları) o meşhur dikişsiz iki parça örtüye (ihram) bürünmesi ve ihramın kendisine özgü yasaklarından titizlikle sakınmasıdır. İkinci ve en önemli farz ise, Zilhicce ayının dokuzuncu günü, yani Arefe günü öğle vaktinden sonra Arafat meydanında bir süre de olsa bulunmaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in "Hac Arafat'tır" şeklindeki hadisi, bu vakfenin Haccın özü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Üçüncü farz ise, ihramlı vaziyette Kabe'nin etrafında yedi kez dönmektir ki buna "Ziyaret Tavafı" veya "İfada Tavafı" denir.
Haccın vacipleri ise, yerine getirilmesi gereken ancak terk edilmesi halinde Haccın geçerliliğini doğrudan etkilemeyen, ancak bir tür ceza (dem) gerektiren amellerdir. Bunlardan ilki, Safa ve Merve tepeleri arasında yedi kez gidip gelmektir ki bu, Hz. Hacer'in oğlu İsmail için su arayışının hüzünlü ve umut dolu hatırasını canlandırır. İkinci vacip, Arefe gününü takip eden gece Müzdelife'de kısa bir süre de olsa konaklamaktır. Üçüncüsü, Mina'da bulunan üç ayrı noktaya (küçük, orta ve büyük şeytanı temsil eden cemrelere) belirli günlerde taş atmaktır ki bu, nefsin kötü eğilimleriyle ve şeytanın vesveseleriyle mücadeleyi simgeler. Dördüncü vacip, imkanı olan hacıların Mina'da kurban kesmesidir. Beşinci ve son vacip ise, Hac ibadetini tamamlayıp Mekke'den ayrılmadan önce Kabe'yi son bir kez daha tavaf etmektir ki buna "Veda Tavafı" denir.
Hac ibadeti, belirli bir zaman dilimi içerisinde ve kutsal mekanlarda gerçekleştirilen bir dizi anlamlı ritüelden oluşur. İlk olarak, hacılar mikât sınırlarına ulaştıklarında ihrama girer ve o içten gelen "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk..." (Buyur Allah'ım, buyur...) nidalarıyla telbiye duasını okumaya başlarlar. Ardından Mekke'ye varıldığında ilk yapılan ibadet, Kabe'nin etrafında yedi kez dönmek olan "Kudüm Tavafı"dır. Bu tavaf, Mekke'ye gelişi kutlamak ve Kabe'ye duyulan derin saygıyı ifade etmek amacıyla yapılır. Kudüm Tavafı'nın ardından Safa ve Merve tepeleri arasında yedi kez gidilip gelinir ki bu da "Say" olarak adlandırılır. Zilhicce ayının sekizinci günü (Terviye günü) hacılar Mina'ya doğru hareket eder ve geceyi burada geçirirler. Ertesi gün, Zilhicce ayının dokuzuncu günü (Arefe günü), öğle vaktinden gün batımına kadar Arafat meydanında dua, zikir ve ibadetle geçirilir. Bu vakfe, Haccın en önemli anlarından biridir. Arefe gününü takip eden gece Müzdelife'de konaklanır ve şeytan taşlamak için küçük taşlar toplanır. Zilhicce ayının onuncu günü (Kurban Bayramı'nın ilk günü) Mina'ya geri dönülür ve büyük şeytana (Akabe Cemresi) yedi taş atılır. Şeytan taşlamanın ardından imkanı olanlar kurban keser ve erkekler saçlarını tamamen tıraş eder veya kısaltır, kadınlar ise saçlarının ucundan bir miktar keserek ihramdan çıkmanın ilk aşamasını tamamlarlar (Tahlil). Daha sonra hacılar Mekke'ye dönerek Haccın farzlarından olan "Ziyaret Tavafı"nı (İfada Tavafı) gerçekleştirirler. Zilhicce ayının on birinci, on ikinci ve bazı durumlarda on üçüncü günlerinde Mina'da kalınır ve her üç cemreye de yedişer taş atılır. Son olarak, Hac ibadetini tamamlayan hacılar, Mekke'den ayrılmadan önce Kabe'yi son bir kez daha tavaf ederek (Veda Tavafı) bu kutsal yolculuğu tamamlarlar.
Hac, sadece fiziksel bir yolculuk ve bir dizi dini ritüelden ibaret olmanın çok ötesinde, derin bir manevi deneyimdir. Bu kutsal yolculuk boyunca hacılar, yoğun ve unutulmaz duygular yaşarlar. Allah'a yakınlaşma, geçmiş günahlardan arınma umudu, sabır, şükür, tevazu ve tüm Müslümanlarla hissedilen o güçlü kardeşlik bağı, bu deneyimin temelini oluşturur. Hacdan dönen Müslümanlar genellikle hayatlarında önemli ve kalıcı değişiklikler hissederler. İbadetlerine karşı daha bilinçli bir tutum sergiler, ahlaki değerlere daha fazla önem verir ve dünya hayatının geçiciliğini daha derinlemesine idrak ederler. Hac, bir Müslümanın manevi hayatında adeta bir dönüm noktası olabilir ve onu daha iyi bir insan olma yolunda güçlü bir şekilde motive eder.
Günümüzde Hac organizasyonu, her yıl milyonlarca insanın aynı anda kutsal topraklarda bulunması sebebiyle devasa bir lojistik operasyonu gerektirmektedir. Suudi Arabistan hükümeti ve ilgili kurumlar, hacıların güvenliğini, sağlığını ve ibadetlerini en iyi şekilde yerine getirmelerini sağlamak için büyük bir özveriyle çalışmaktadır. Konaklama, ulaşım, sağlık hizmetleri ve güvenlik gibi hayati konularda titizlikle planlamalar yapılmaktadır. Ancak, bu denli büyük bir insan kalabalığı nedeniyle zaman zaman izdiham, hastalık ve çeşitli zorluklar da yaşanabilmektedir. Bu nedenle, hacıların sabırlı olması, yetkililerin koyduğu kurallara harfiyen uyması ve birbirlerine karşı anlayışlı ve yardımsever olması, bu tür zorlukların aşılmasında hayati bir rol oynar.
Sonuç olarak, Müslüman Haccı, imanın en yüksek zirvelerinde gerçekleştirilen, manevi derinliği tarif edilemez, tarihi ve dini anlamlarla dopdolu kutsal bir yolculuktur. Bu ibadet, Müslümanlar için Allah'a olan mutlak teslimiyetin, tüm dünya Müslümanlarının sarsılmaz birliğinin, ruhsal arınmanın ve İslam'ın ilk dönemlerine olan o güçlü bağların en somut ifadesidir. Haccın her bir farzı, vacibi ve ritüeli, Müslümanların bu kutsal görevi en doğru ve en anlamlı şekilde yerine getirmelerini sağlar. Hac yolculuğu, her Müslüman için hayatında bir kez yaşanması gereken, unutulmaz bir deneyim ve paha biçilmez bir manevi kazanımdır. Bu kutlu yolculuğa çıkan her inanan, imanını tazeler, geçmiş günahlarından arınma umuduyla dolar ve Allah'a daha yakın, daha bilinçli bir kul olma arayışına girer.