Büyük İstanbul depremi, Türkiye’nin en kritik sismik risklerinden biri olarak bilim çevrelerinde sürekli analiz edilen bir konudur. Büyük İstanbul depremi, Marmara Denizi altındaki kilometrelerce uzunluktaki fay hattı nedeniyle Türkiye’nin en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri olan İstanbul’u derinden etkileyebilir. Bu yazıda Büyük İstanbul depremiyle ilgili güncel sismolojik veriler, bilim insanlarının değerlendirmeleri ve tahminler yer almaktadır. Büyük İstanbul depremi konusunda hem bilimsel araştırmalar hem de uzman yorumları halkın ve yöneticilerin dikkatle takip etmesi gereken önemli bilgiler sunmaktadır.
Son yıllarda Marmara Denizi’ndeki fay yapısı ve birikmiş gerilim ölçümleri, Büyük İstanbul depremi olasılığını güçlendiren göstergelerdir. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Marmara kolu, uzun bir süredir büyük bir kırılma yaşamamıştır ve bu durum teorik olarak fayda biriken enerjinin yüksek olduğunu göstermektedir. Bu nedenle Büyük İstanbul depremi riskini doğru değerlendirmek, sadece geçmiş depremlere bakmakla sınırlı kalmamalıdır. Jeolojik veriler, fay zonlarının davranışını bilmek için kritik öneme sahiptir ve Büyük İstanbul depremi üzerine yapılan analizler bu yüzden önem taşımaktadır.
Bilim dünyasında Büyük İstanbul depremi konusunda farklı görüşler bulunuyor. Önde gelen deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, Marmara’daki fay hattının birikmiş stres nedeniyle 7’nin üzerinde bir sarsıntı olasılığının yüksek olduğunu vurguluyor ve mevcut etkinin artan gerilimle birlikte büyük bir sarsıntının tetikleyebileceğini ifade ediyor. Görür’e göre bu gerilim birikimi, Marmara Denizi’nin altındaki ana fayda daha büyük bir kırılmaya neden olabilir. Bu açıklama, İstanbul’un deprem riskinin hala çok ciddi olduğunu gösteriyor.
Öte yandan bazı bilim insanları, Marmara’daki deprem hareketliliğinin “mutlaka büyük bir depremle sonuçlanacağı” şeklindeki kesin ifadelerin yanlış yönlendirme olabileceğini belirtiyorlar. Örneğin jeolog Prof. Dr. Osman Bektaş, Kuzey Marmara Fay Zonu’nda yavaş bir kayma (creep) olabileceğini, bunun da büyük bir kırılmayı sınırlayabileceğini öne sürüyor. Bu görüşe göre Büyük İstanbul depremi tahmini büyüklüğü 7’den düşük kalabilir, ancak düşük büyüklük, zarar olmayacağı anlamına gelmez; çünkü İstanbul’daki eski binalar ve zayıf altyapı hala büyük kırılma olmadan bile ciddi hasara yol açabilir.
Bununla birlikte, başka uzmanlar Büyük İstanbul depremi riskini daha uzun vadeli perspektifle değerlendiriyorlar. Örneğin Prof. Dr. Şerif Barış, Marmara Denizi segmentindeki gerilimin birikmeye devam ettiğini ve önümüzdeki 30 yıl içinde yaklaşık %47 oranında 7.3’e kadar büyüklükte bir sarsıntı olma ihtimali bulunduğunu vurguluyor. Barış’a göre deprem tahminleri hem halkı korkutmamalı hem de kesinlikle göz ardı edilmemeli; bunun yerine risk yönetimi ve hazırlık odaklı stratejiler geliştirilmelidir.
Büyük İstanbul depremi konusunda tüm uzmanlar aynı fikirde olmasalar da ortak nokta, depremin ne zaman olacağını kesin olarak bilmenin mümkün olmadığıdır. Bu, bilimsel olarak deprem zamanını önceden kestirmenin hâlâ imkânsızlığından kaynaklanır; fay hattındaki enerjinin ne zaman boşalacağı belirsizdir ve bu belirsizlik her zaman bir risk faktörü oluşturur. Bu yüzden Büyük İstanbul depremi riskine karşı sistemli hazırlık ve planlama önemsenmelidir.
AFAD ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlar da Marmara bölgesindeki sismik hareketliliği sürekli izliyor ve erken uyarı sistemlerini güçlendirmek için çalışmalar yürütüyorlar. 23 Nisan 2025’te meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, bilim insanları tarafından “büyük deprem öncesi bir uyarı niteliği taşıdığı” şeklinde değerlendirildi ve bu olay Büyük İstanbul depremi ihtimalini yeniden gündeme getirdi. Bu sarsıntı, yerel zeminin zayıf olması nedeniyle İstanbul’da güçlü hissedilmiş olsa da, gerçek bir Büyük İstanbul depremi beklentisi halen devam ediyor.
Büyük İstanbul depremi riskine karşı teknik hazırlıklar kadar toplumsal hazırlık da kritik öneme sahiptir. Uzmanlar, şehirde yaşayan herkesin ihtiyacına göre hazırlanmış afet çantaları, güvenli toplanma alanlarının bilinmesi ve acil durum iletişim planlarının oluşturulmasını öneriyorlar. İnsanların deprem sırasında ne yapacağını bilmesi, sadece sismik veriler kadar can güvenliğini belirleyen bir faktördür.
Ek olarak, Büyük İstanbul depremi gibi büyük sarsıntılar sadece binaları değil altyapıyı, ulaşım ağlarını, su ve enerji hatlarını da etkileyebilir. Bu yüzden deprem yoğun hasar alma ihtimali olan bölgelerde kentsel dönüşüm projeleri, zemin iyileştirme çalışmaları ve deprem dayanıklı yapı standartlarının uygulanması gibi önlemler bilim insanlarının öneri listesinde üst sıralarda yer alıyor.
Sonuç olarak, Büyük İstanbul depremi risk değerlendirmesi sadece bir tahmin meselesi değildir; mevcut veriler, bilimsel modellemeler ve uzman görüşleri bir arada değerlendirildiğinde İstanbul çevresindeki fay zonunun aktif olduğu ve bu nedenle sürekli takip edilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Büyük İstanbul depremi için kesin tarih verilemese de riskin ciddiyeti göz ardı edilmemeli ve her seviyede hazırlık stratejisi uygulanmalıdır.