Her gün aynı kalabalığın içinde ilerliyoruz. Kuyruklar uzuyor, korna sesleri yükseliyor, şehir nefesini tutmuş gibi bekliyor. Oysa hepimizin bildiği ama konuşmadığı bir gerçek var: Trafikte kaybolan zaman, yalnızca sabrımızdan değil; sağlığımızdan ve ülkenin bütçesinden de çalıyor.
Aşağıdaki her madde, aslında aynı hikayenin farklı bir sayfası.
1. Kazaların açtığı derin yara
Trafik ne kadar sıkışırsa, kazaların sayısı o kadar artıyor.
Ve her kaza;
• acil müdahale,
• ameliyat,
• yoğun bakım,
• rehabilitasyon
gibi çok maliyetli süreçleri beraberinde getiriyor.
Bir tek fren sesinin ardında bile, sağlık bütçesini zorlayan büyük bir tablo duruyor.
2. Direksiyon başında büyüyen hastalık: Stres
Saatlerin direksiyon başında eridiği şehirlerde stres de sessizce büyüyor.
Bu stres;
• kaygı ataklarına,
• öfke kontrol sorunlarına,
• tansiyon ve kalp ritim bozukluklarına
kapı aralıyor.
Her gün trafikle boğuşan binlerce insanın ruhunda biriken bu yük, sonunda sağlık sistemine yüklü bir fatura olarak geri dönüyor.
3. Egzoz dumanı: Şehrin soluduğu zehir
Trafik durdukça şehir hareket ediyor gibi görünür ama aslında durup dururken kirlenir.
Egzoz dumanının gökyüzüne bıraktığı o gri perde;
• astımı,
• KOAH’ı,
• bronşiti,
• kalp damar hastalıklarını
derinleştirir.
Bu hastalıkların ilaç, tedavi ve bakım masrafları her yıl artarak sağlık bütçesinin büyük bir bölümünü sessizce tüketir.
4. Ambulanslar için dakikaların ağırlığı
Trafikte sıkışan yalnızca biz değiliz.
Hayatla ölüm arasında yarışan ambulanslar da aynı bekleyişin içinde.
Bir ambulansın gecikmesi;
• daha uzun süren tedaviler,
• artan yoğun bakım ihtiyaçları,
• ve en acısı, kaybedilen canlar
demektir.
Geciken her dakika hem insanları hem sistemi daha büyük bir maliyetle baş başa bırakır.