Türk futbolunun efsanevi isimlerinden biri olan Şenol Güneş, hem futbolculuk hem de teknik direktörlük kariyerinde sayısız başarıya imza atmış, ülkenin en saygın spor figürlerinden biri haline gelmiştir.
O, sadece bir teknik direktör değil, aynı zamanda Türk futbolunun gelişimine yön veren, genç yetenekleri keşfeden ve milli takımımızı dünya sahnesinde zirveye taşıyan bir liderdir.
EFSANENİN BAŞLANGICI
Şenol Güneş, 1 Haziran 1952 tarihinde Trabzon'da dünyaya geldi. Futbola olan tutkusu küçük yaşlarda başladı ve gençlik yıllarında kaleci olarak yeteneğini gösterdi.
Futbolculuk kariyerine 1969 yılında Sebat Gençlik'te başlayan Güneş, kısa sürede dikkatleri üzerine çekti ve 1972 yılında memleketinin takımı Trabzonspor'a transfer oldu.
Trabzonspor formasıyla efsaneleşen Şenol Güneş, bordo-mavili takımın altın çağına damga vuran isimlerden biri oldu.
1975-1976 sezonunda ilk Süper Lig şampiyonluğunu kazanan Trabzonspor'un kalesini koruyan Güneş, toplamda 6 Süper Lig şampiyonluğu, 3 Türkiye Kupası ve 3 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazandı.
O dönemde "Panter Şenol" lakabıyla anılan Güneş, refleksleri, liderliği ve kritik kurtarışlarıyla Türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
Aynı zamanda 1976-1977 sezonunda 0.42 gol yeme ortalamasıyla rekor kırarak "Yılın Sporcusu" ödülünü kazandı. Futbolculuk kariyeri boyunca 31 kez A Milli Takım forması giyen Şenol Güneş, 1987 yılında Trabzonspor'da jübilesini yaparak aktif futbolculuk kariyerine nokta koydu.
'FİLOZOF' ŞENOL HOCA
Futbolculuk kariyerini noktaladıktan sonra teknik direktörlük koltuğuna oturan Şenol Güneş, kısa sürede bu alanda da yeteneğini kanıtladı.
İlk teknik direktörlük deneyimini 1988 yılında Trabzonspor'da yaşayan Güneş, 1996 yılında Trabzonspor'u Türkiye Kupası şampiyonu yaparak ilk teknik direktörlük başarısına imza attı.
Farklı kulüplerde görev aldıktan sonra 2000 yılında A Milli Futbol Takımı'nın başına getirilen Şenol Güneş, Türk futbol tarihinin en parlak dönemlerinden birinin mimarı oldu.
Güneş yönetimindeki A Milli Takım, 2002 FIFA Dünya Kupası'nda üçüncülük elde ederek tüm dünyayı şaşırttı ve Türk futbolunun en büyük başarısına imza attı. Bu başarı, Türkiye'de büyük bir futbol coşkusu yaratırken, Şenol Güneş de tüm ülkenin sevgilisi haline geldi.
Milli takım serüveninin ardından Trabzonspor'a geri dönen Güneş, takımını birçok kez şampiyonluk potasına soktu ve 2010 yılında Türkiye Kupası'nı kazanarak bordo-mavililere bir kupa daha getirdi.
Daha sonra Bursaspor ve Güney Kore ekibi FC Seoul gibi takımlarda da görev alan Güneş, 2015 yılında Beşiktaş'ın başına geçti.
Teknik direktörlük yaptığı dönemde katıldığı basın toplantılarında söylediği sözlerle takım fark etmeksizin taraftarların beğenisini toplamış ve tüm taraftarlar tarafından 'Filozof' olarak adlandırılmıştır.
BEŞİKTAŞ VE ŞAMPİYONLUKLAR
Beşiktaş'taki ilk sezonunda (2015-2016) siyah-beyazlıları Süper Lig şampiyonu yapan Şenol Güneş, ertesi sezon da bu başarıyı tekrarlayarak üst üste iki şampiyonluk kazandı. Beşiktaş'ı Şampiyonlar Ligi'nde de başarılı bir şekilde temsil eden Güneş, Avrupa'da da adından söz ettirdi.
2019 yılında ikinci kez A Milli Futbol Takımı'nın başına getirilen Şenol Güneş, 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde takımı başarılı bir şekilde finallere taşıdı. Ancak turnuvada alınan başarısız sonuçların ardından görevinden ayrıldı.
Son olarak 2022-2023 sezonunun ortasında Beşiktaş'ın başına geri dönen Şenol Güneş, takımı toparlayarak ligi üçüncü sırada tamamladı.
MİRASI
Şenol Güneş, Türk futboluna sadece kazandırdığı kupalarla değil, aynı zamanda futbol felsefesiyle de derin izler bırakmıştır.
O, genç yeteneklere verdiği önem, disiplinli çalışma anlayışı, hücum futbolu sevgisi ve oyuncularıyla kurduğu baba-oğul ilişkisiyle tanınır. Özellikle altyapıdan yetişen oyunculara şans vermesi ve onları Türk futboluna kazandırması, onun en önemli özelliklerinden biridir.
Şenol Güneş'in hayatı, azmin, çalışkanlığın ve futbola olan sınırsız sevginin bir sembolüdür.
O, Türk futbolunun unutulmazları arasına adını yazdıran, genç nesillere ilham veren ve her zaman saygıyla anılacak bir efsanedir. Onun başarıları ve Türk futboluna katkıları, gelecek nesiller tarafından da örnek alınmaya devam edecektir.