YENİ ROTA; HAKKARİ

Hakkari, doğa tutkunlarının yeni rotası oldu. Gezginler, akın akın Hakkari’nin dağlarına, yaylalarına, ovalarına ve şelalelerine, o bölgenin eşsiz güzelliklerine doğru yürümeye, bu ülkenin gizli kalmış cennetini görmeye gidiyor.

Abone Ol

Terörsüz Türkiye gelişmesinden sonra, Hakkari’nin çok merak edilen doğal güzellikleri çok daha rahat ve güvenle gezilebiliyor.

Bundan tam 50 sene önce Şırnak üzerinden ve Zap suyunun kenarından Hakkari’ye, Cumhurbaşkanı Kenan Evren’İ izleyen gazeteci grubu ile birlikte gelmiştim. Bu kez Van üzerinden geliyoruz. Yolda görülecek iki yer var. Birisi tarihi Hoşap kalesi. Bu kale Urartular zamanından kalmış ve daha sonra gelen tüm uygarlıklar tarafından da kullanılmış. Sarp bir kayanın üzerinde durduğu ve etrafı da nehirle çevrili olduğu için ele geçirilmesi zor gibi gözüken güçlü bir kale hissi uyandırıyor.

Yol üzerinde görülmesi gereken ikinci nokta ise, Kapadokya’yı andıran coğrafi yapısı ile, “Vanadokya” olarak adlandırılan bölge. Kapadokya kadar ilginç olmasa da, arazi oluşumu ile Kapadokya’yı andırıyor.

Van’da hedeflenen noktalarımız, Cilo dağının zirvelerine yakın yerlerdeki buzul gölleri. Cilo dağları birçok zirveden oluşuyor. En yükseğinin adı Reşko zirvesi. Burası 4 bin 300 metreyi geçen yüksekliği ile Türkiye’nin Ağrı dağından sonraki en yüksek noktası. Üçüncü sırada Süphan dağı var. Ancak, Toroslar’ın Doğu yükseltisi olan Cilo dağlarının birçok zirvesi Süphan dağından daha yüksek.

BERÇALAN YAYLASI

1800 metredeki kayalıklar üzerine kurul bir şehir Hakkari. Etrafı Cilo dağının zirveleri ile çevrili. Bu görüntüsü ile dağların başkenti olarak anılıyor. Berçalan yaylası Hakkari’nin en güzel ve en bilindik yaylası. Yaylada hiç görmediğimiz kadar çok ve farklı çiçekler var. Çiçek tarlasının içinden yürüyerek, bir süre sonra kayalıkların başlangıcına geliyoruz. 4 saat süren zorlu bir yürüyüşten sonra ilk buzul gölüne ulaştık. Hava, doğal olarak yükseldikçe soğumaya başlıyor. Buzul gölü masmavi renkte ve eriyen sular, aşağıya doğru, kıvrılarak akan bir dereyi oluşturuyor. Bu dere, çıkış sırasında mola verdiğimiz, buz gibi sularını içerek serinlediğimiz dere. Bu güzel buzul gölünü ve onu çevreleyen yüce dağları hafızamıza kaydederek, tekrar çiçek bahçesine benzeyen Berçalan yaylasına iniyoruz. Kayaların üzerinden sekerek ilerlerken, buzullardan gelen akarsu bize yol gösteriyor. Tertemiz su o kadar soğuk ki, pet şişelere aldığımız suyu içmeden önce ısınsın diye biraz bekletiyoruz.

REŞKO ZİRVE

İkinci günümüzün rotasında, Türkiye’nin en yüksek ikinci zirvesi olan Reşko var. Birçok zirveden oluşan Cilo dağ sinsilesinin en yüksek noktası olan Reşko’da da buzul göllerine ulaşmaya çalışacağız. Reşko zirvesindeki bazı buzulların 20 bin yıllık olduğundan söz ediliyor. Buzul gölünde toplanan sular ise, kıyıdan usulca akarak Irak ile sınır hattımız olan Zap suyunun önemli bir kolunu oluşturuyor. Zorlu bir tırmanışla Buzul gölünün bulunduğu yere ulaşıyoruz. Buzul gölünün etrafı, bizim gibi maceraya doymayan yürüyüşçülerle dolu. Herkes bu bölgede elinden geldiğince uzun kalmaya çalışıyor.

Ancak akşam olmadan Hakkari’ye dönmek ve ertesi gün de Yüksekova’daki Sat göllerine görmek için dinlenmek gerekiyor. Yöresel yemeklerin tadına doyulmuyor. Hatta bir de köy düğününe denk gelirseniz, gezinin tadına doyulmuyor.