15 milyon insanın doğrudan etkilendiği bu felakette 53 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetti. Yüz bini aşkın kişi yaralandı. En ağır kaybı yaşayan şehirlerden biri Hatay’dı. Fakat Malatya da bu acı tablonun en derin yaralarından birini taşıyor.
Resmî verilere göre Malatya’da 1.237 kişi yaşamını yitirdi, 6.444 kişi yaralandı. Yıkılan ya da acil yıkımı gereken 6.586 binanın enkazı kaldırıldı. Ancak rakamlar sadece istatistikten ibaret değil; her biri birer hayat, birer anı, birer umut… Bugün hâlâ binlerce Malatyalı konteynerlerde, geçici barınma alanlarında yaşam mücadelesi veriyor. “Geçici” denilen yaşam koşulları, üçüncü yılında kalıcı hale geldi.
Depremin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bir yıl içinde 319 bin konut yapılıp depremzedelere teslim edilecek” demişti. Ancak aradan geçen üç yılda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı verilerine göre teslim edilen konut, köy evi ve iş yeri sayısı yalnızca 201 bin 580. Yani vaat edilen hedefin hâlâ gerisindeyiz.
Üç yıl…
Dile kolay.
Üç kış, üç yaz, üç bayram geçti.
Ama deprem bölgelerindeki illerde yaraları hâlâ kapanmadı.
Peki neden?
Planlama mı eksik, bütçe mi yetersiz, yoksa öncelikler mi farklıydı? Bu soruların net bir cevabı yok. Ama ortada bir gerçek var: Depremin yaraları kâğıt üzerindeki rakamlarla sarılamıyor.
Örneğin, bugün Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya il ve ilçelerinin sokaklarında dolaştığınızda, beton yığınlarının yerini konteyner mahalleleri almış durumda. Çocuklar oyunlarını hâlâ tozlu zeminlerde oynuyor, yaşlılar ise “Evimize ne zaman döneceğiz?” sorusuna yanıt bekliyor.
6 Şubat yalnızca bir tarih değil, bir yüzleşme günü olmalıydı. Fakat görünen o ki, bu ülke hâlâ felaketleri “kader” diyerek kabullenmenin kolaycılığıyla yaşıyor. Oysa kader değil, ihmal öldürüyor.
KEDİ BUYSA; CİĞER NEREDE ?
Yeni Yol Partisi Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, deprem bölgesinde halen 400 bin bine yakın kişinin konteynerlerde yaşadığını iddia etti.
Deprem bölgesinde hayatın normale döndüğü şeklinde bir algı yaratıldığını belirten Çalışkan, "Bir tarafta 46 bin konutun teslim edildiği söylenirken, konteynerlerde yaşayan insan sayısında bir düşüş yok. Nasrettin Hoca'nın dediği gibi sormak gerekir, kedi buysa, ciğer nerede?" ifadesini kullandı.
Kalıcı konutlar için kura çekildiğini ancak anahtarların teslim edilmediğini dile getiren Çalışkan, kurada ismi çıkanlara bir an önce "kira yardımını kesmek" için zorla imza attırıldığını savundu.
Deprem bölgesindeki konutlarda vatandaşlara boş senet imzalatıldığını, vatandaşların ne kadar ücret ödeyeceğini, ne zaman ödeyeceğini bilmediğini öne süren Çalışkan, deprem bölgesinde mücbir sebep halinin uzatıldığını ancak mücbir sebepten yararlanma şartlarının zorlaştırıldığını kaydetti.
Depremde enkaz altında kalan araçlara dikkati çeken Çalışkan, bu araçların sahiplerinin geriye dönük vergi borcuyla cezalandırıldığını iddia etti.