Tokyo yönetimi, uzun mesai kültürünün yarattığı toplumsal ve psikolojik sorunlara karşı dikkat çekici bir adım atarak çalışma haftasını kısaltan yeni bir uygulamayı hayata geçirdi. Amaç, insanların ailelerine daha fazla vakit ayırabilmesi, dinlenebilmesi ve kişisel yaşamlarında nefes alabilecekleri bir düzen kurulması.
Yoğun mesainin aile bağlarına etkisi
Japonya’da yıllardır süren yoğun çalışma temposu, özellikle çocuklu aileleri zorluyor. Ebeveynler çoğu zaman işten eve yorgun dönüyor, çocuklarıyla geçirecekleri zaman azalıyor ve bu durum aile içi iletişimi belirgin şekilde etkiliyor. Yeni uygulama ile çalışanların haftada en az bir günü daha kendilerine ve ailelerine ayırabilmesi hedefleniyor. Uzmanlara göre bu süre bile çocukların duygusal gelişimi üzerinde hissedilir bir etki yaratabilir.
Ruh sağlığı için önemli bir adım
Psikologlar, kısa çalışma haftasının bireylerin ruh sağlığına büyük katkı sağlayacağını belirtiyor. Yoğun mesai, şehir yaşamının stresi ve tükenmişlik hissi, Japonya’da en sık konuşulan sorunlar arasında yer alıyor. Daha fazla dinlenme süresi, stres seviyelerinin azalmasına, zihinsel yükün hafiflemesine ve genel mutluluk oranının artmasına yardımcı oluyor.
Demografik yapıya uzun vadeli katkı sağlayabilir
Ekonomistler ise bu yeni modelin sadece çalışanları değil, ülkenin demografik yapısını da etkileyebileceğini ifade ediyor. İş-özel hayat uyumu arttıkça, aile kurma ve çocuk sahibi olma oranlarının da zaman içinde yükselmesi bekleniyor. Bu durum, uzun süredir yaşlanan nüfus sorunu ile mücadele eden Japonya için önemli bir avantaj olabilir.
Dünyaya örnek olabilecek bir uygulama
Tokyo’nun attığı bu adım, yalnızca Japonya’da değil, dünya genelinde yoğun mesai baskısıyla mücadele eden büyük şehirler için de yeni bir örnek oluşturuyor. Eğer uygulamanın sonuçları beklenildiği gibi olumlu olursa, aileye ayrılan zamanın bir lüks değil, toplumun sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıda kalması için zorunlu olduğu bir kez daha ortaya çıkacak.